İlim ve Teknik Serisi - 6

Enerji ve Hayat

Ayhan Songar

Enerji ve Hayat Sözleri ve Alıntıları

Enerji ve Hayat sözleri ve alıntılarını, Enerji ve Hayat kitap alıntılarını, Enerji ve Hayat en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
" Soğukta sinir sisteminde, gayeli olarak, geritepme mesajları geciktirilmekte, böylece kasların titremesi temin edilerek vücut harareti yükseltilmektedir. Sıtma tutan insanın titremesi de mikroplarla mücadele için vücut hararetinin yükseltilmesi gayesiyledir. ''
Sayfa 65 - Yeni Asya Yayınları, 9. BaskıKitabı okudu
" Canlılık bir Emr-i İlâhî'dir o Emrin devamı ile kaimdir ve ister tek hücreli amipte ister son derecede mütekâmil insanda olsun , bu Emir ayni şekilde hükümfermâ olmaktadır. ''
Sayfa 30 - Yeni Asya Yayınları, 9. BaskıKitabı okudu
Reklam
" Bir an düşünün ... Her nefes aldığımızda organizmamızın içinde olup biten bu hadiseleri hangi kimya fabrikası, insan eliyle yapılan hangi düzenle mukayese edersiniz? Ve gene bir an tasavvur edin ki, her nefes alışımızda olup bitenlerin temeli en az 2000 milyon sene evvel , oksijenin zuhuru ile atılmış, bugünün hazırlığı binlerce milyon sene evvelinden yapılmıştır. Sonra da lütfen insaf buyurun ve bu AZAMETLİ ESERİN muhteşem YARATAN'ına , bize binlerce milyon sene hazırlayarak verdiği nimetler için her nefeste bir defa daha şükredin. "
Sayfa 47 - Yeni Asya Yayınları, 9. BaskıKitabı okudu
" Çekirdek etrafında dönen elektronu merkeze doğru çeken kuvvetle dönüşün verdiği santrifüj kuvvet arasındaki denge , onu yörüngede tutmakta, fırlayıp gitmesine mani olmaktadır. Kâinatı teşkil eden elementlerin entropisi de artmaktadır. Evvelâ dev bir atom şeklinde yaratıldığı tasavvur edilen kâinatın , gittikçe genişlemekte , birbiri etrafında dönen cisimlerin merkezden olan uzaklıkları mütemadiyen artmaktadır. Odamızın bir köşesine püskürtülen kokunun her tarafa yayılması gibi kâinatta da ' geri döndürülemiyen ' bir olay mevcuttur . "
Sayfa 19 - Yeni Asya Yayınları, 9. BaskıKitabı okudu
İnanmayanların en büyük bahtsızlığı "şükretme ihtiyacını duyup da şükredecek bir yer bulamadıkları zaman" ortaya çıkarmış.
Sayfa 47 - Yeni Asya Yayınları
" Pozitif bilim , kütlelerin ve zıt işaretli elektrik yüklerinin birbirini çekmesini izah edememiş , bunlara '' maddenin temel özellikleri '' demiştir. Bu çekmeyi mecburi kılacak hiçbir maddi sebep gösterilemediği gibi bir merkez etrafında dönen cismin merkezden uzaklaşmasını sağlıyan santrifüj kuvvet için de '' maddenin temel özelliği'' demekten ileri bir açıklama yapamamaktayız. Aslında yaparız da dilimiz varmaz , sonra gerilikle , yobazlıkla suçlanmaktan korkarız. Bunlara emr-i İlâhî diyemeyiz, çünkü öyle öğretilmişiz. ''
Sayfa 75 - Yeni Asya Yayınları, 9. BaskıKitabı okudu
Reklam
Kâinat evvelâ dev bir atom şeklinde yaratılmış, sonra bu atom patlayarak bütün uzay serbest atom ve elektron tozları ile dolmuş. Sonra da bunlar bir araya gelmek suretiyle sıkışarak, yoğunlaşarak uzay cisimleri meydana gelmiş. Bu, ancak bir şekilde mümkündür: Bir kısım molekülün, rastgele hareketleri esnasında hepsinin birden bir merkeze hareket etmesi hali... Böyle bir olayın, içinde bulunduğumuz odada vukua geldiğini düşünürsek hava molekülleri bir noktada toplanacak, bir araya gelecek ve odanın geri kalan kısmı havasız bir boşluk olacaktır. Yukarıda anlattığımız hâl, yani rastgele hareket eden serbest moleküllerin bu 'rastgele' hareketlerinin bir ân için ve 'tesadüfen' bir noktaya doğru olması hâli, hayalen dahi olsa, fizik bakımından imkânsız değil, sadece 'çok az muhtemel'dir. İhtimalî hesaplarla bunu hesaplayan G. Gamow isimli fizik bilgini böyle bir ihtimalin 10^3 × 10^26 da bir olduğunu, yani 10^299.999.999.999.999.999.999.999.999 saniye beklemek gerektiğini bulmuştur. Bütün evrenin yaşı ise, sadece 10^17 saniyedir. O hâlde, yaratılıştan, başlangıç ânından bu yana geçen kısa(!) zaman dikkate alınırsa, daha milyarca milyar kere sene beklense böyle bir hadise, elektron ve atom bulutundan katı cisimlerin, yıldızların, gezegenlerin meydana gelmesi mümkün olamayacaktı. Meğer ki Allah öyle murad etmiş olsun, Süleyman Çelebi'nin dediği gibi; "Ol der ise bir kerre, var olur cihan"
Sayfa 20 - Yeni Asya Yayınları
... insan enerjisini sadece adale kuvveti, mekanik enerji olarak ele alırsak, bunun 1/30 beygir gücünü geçmediğini görürüz. Ama insanoğlu parmağı ile bir düğmeye basarak yüzbinlerce beygir gücünü harekete geçirebilmekte, bir lokomotife katarları çektirebildiği gibi atom bombasını patlatarak ülkeleri tahrib edebilmektedir.
Sayfa 2 - Yeni Asya Yayınları
Güneş, diğer yıldızların çoğu gibi hidrojen ve helyum gazlarından yapılmış, orta büyüklükte bir yıldızdır. Güneşin harareti merkezine doğru artar ve 16 milyon santigrad dereceyi bulur. Bu hararetin ne demek olduğunu iyice anlatabilmek için bir misâl verelim: bir toplu iğne başı büyüklüğünde güneş maddesi 150 kilometre mesafeden bir insanı kavurup öldürmeye yeterli ısı neşretmektedir. Güneşin merkezindeki bu azim hararet sebebiyle elektronlar atom çekirdeklerinden ayrılırlar. Böylece, güneşin içinde atom ve molekül değil serbest elektronlar ve atom çekirdekleri bulunur. Bu karışıma plâzma adı verilir. Bu hararet derecesinde hafif elementlerin atom çekirdekleri bir araya gelerek daha ağır elementlerin çekirdeklerini meydana getirirler. Meselâ 4 hidrojen çekirdeği birleşerek bir helyum çekirdeği yapar. Çekirdekler pozitif yükü taşıdıklarından birbirlerini itmeleri gerekir. Bu birleşmenin meydana gelmesi için güneşin içindeki gibi çok yüksek hararet derecelerine ihtiyaç vardır. Fusion adı verilen bu olay, yüksek ısı derecesinde ve atom çekirdeği seviyesinde meydana geldiği için "termonükleer reaksiyon" adını almaktadır. Böylece, güneşin içi, yakıtı hidrojen ve mahsulü helyum olan muazzam bir atom fırını olarak telâkki edilebilir. Güneşteki bütün hidrojen helyum haline dönüştüğü zaman güneş soğuyarak "ölecek", bu da dünyamızdaki hayatın sonu olacak...
Sayfa 32 - Yeni Asya Yayınları
45 derecede elde edilen sonsuz kalorinin, 100 derecede elde edilen bir cezve sudaki pek az mikdarda kalorinin yerini tutması imkânsızdır.
Sayfa 18 - Yeni Asya Yayınları
Reklam
... canlı organizmalar dış dünyadan serbest enerji almak suretiyle geçici olarak entropilerinin artmasını durdurabilmekte veya hiç değilse yavaşlatabilmektedirler. Ancak mukadder olan âkıbet değişmemekte, ölüm ânında entropi artmaya başlamakta, organizma çürüyüp dağılarak adetâ zerrelerine ayrılmaktadır. Bir sistemin entropisi arttıkça kullanılabilir enerji verme kabiliyeti de azalır. Bir arada toplu bulunan insanlar beraberce çok iş yaparlar ama dağıldıkları, birbirinden uzaklaştıkları nispette, (toplam güçleri gene aynı olmakla beraber) hiç bir iş yapamaz hale gelirler.
Sayfa 18 - Yeni Asya Yayınları
... Her organ için farklılaşmış hücre yapısı ve farklı vazifeler, her cins hücrenin ayrı enerji ihtiyacı. Bu hücreleri besleyecek enerji ve bu enerjiyi istihsal edecek mitokondriumlar, her hücre için bin taneye kadar... Her mitokondrium içinde 15000 kadar enzim ünitesi. Sonra bu hücrelerin muhteşem düzeni... Onlara gerekli ham maddeyi ve oksijeni götüren kan dolaşımı; kana icabeden besin maddelerini, glukozu, yağları ve proteini sağlayan sindirim sistemi, oksijeni temin eden solunum sistemi ve bütün bu olayların sonunda meydana gelen yan ürünleri, çöpleri atacak dışkılama ve idrar organları... Tasavvuru dahi imkânsız bir düzen ve sonra ondan daha tasavvuru güç ve anlaşılması imkânsız olan: bütün bunların "kendi kendine", "bizatihî" varolduğu iddiası!..
Sayfa 50 - Yeni Asya Yayınları