Meselenin çok önemli bir boyutu daha vardı: Kayıplar sadece toprak ile sınırlı değildi, devletin izzet-i nefsi de elden gidiyordu ve aslında çoktan gitmiş gibi idi...
Eminim ki benim sizi sevdiğim kadar siz de beni seviyorsunuz. Bunun için de hiddete mahal yok. Maamafih zihninizdekini de yazmak her halde elinizdedir.
Kardeşim! Pekalâ bilirsin ki alnımıza yazılı olanı silmek elimizde değildir. O halde buna karşı sabır ve tahammül ile sebat etmek, beyhude gam yememek lazımdır. Binaenaleyh o acı hatıraları zihninden uzaklaştır.
‘’Ah! Naciye beni unutma sev ve sadık kal. Düşün ki yalnız seni düşünen ve dünyayı yalnız seninle güzel görecek birisi uzaklarda senden sadakat ve muhabbet dileniyor.’’
Ah! Naciyem, Allah kısmet eder şu Moskofları bir ezersem o vakit cicimi açık alınla kucaklarım, inşAllah da böyle olur.
(19 Aralık 1914 tarihli mektubundan)