"28 Şubat süreciyle Erbakan haksız yere başbakanlıktan uzaklaştırıldı; partisi kapatıldı ve bir daha eski siyasal gücüne kavuşamadı. Hiç ummadığı yerden darbe yedi; yetiştirdiği öğrencileri Erbakan'ı yıktılar."
İstanbul Teknik Üniversitesi'nin 1947-1948 mezunlarım tanıtan "Arı" adlı albümde arkadaşları takma ismiyle "Derya Necmettin"i şöyle tanımladı: "Sofudur, dindardır, çalışkandır. Hayatının yarısını namaz, yarısını da projeleri işgal eder. Sınıfının yarısını kendisi, yarısını da arkadaşları işgal eder. Proje ve raporları, Saatli Maarif Takvimi nükteleri gibi geniş izahlıdır. Herkesin bir sayfada bi-
tirdiği mevzuyu, o kırk sayfada hülasa eder. Kendisine cıvata nedir, diye sorarsamz izaha, demir filizlerinin naklinden başlar ve o kadar uzun anlatır ki nihayet namaz vakti gelir, gider namazını kılar gelir ve kaldığı yerden anlatmaya devam eder."
Erbakan'la yolunu ayıranlar, eski öğrencileri, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, vs. televizyona çıkıp konuşmalar yapınca, kendimi Erbakan'a borçlu hissettim. Çünkü yalan söylüyorlardı; yollarının gerçekte neden ayrıldığını anlatmıyorlardı. Son yıllarda hep aynı yüzeysellikle karşılaşıyoruz; kavramlarla düşünmüyor, konuşmuyor, kişilerin nitelikleriyle tartışıyoruz: "Ne iyi insandı!" İyi de niye yolunuzu ayırdınız, mesele sadece "iyi" olmaksa? Derinlik çok yüzeyde bizim ülkemizde. Yalan söylemek siyasal bir tarz haline getirildi. Sahtecilik, ikiyüzlülük çekici oldu bizim topraklarda...
Tarihe not düşmeliydim; çünkü hakikati başka kalıplara sokarak tanınmaz hale getirmeye çalışıyorlardı. Yapılması gereke-
ni yapmalıydım, hoşa gideni değil...
Bir kere Kral Faysal 1970'lerin başında ABD'ye karşı çıkacak oldu, Araplara " Batı bizim petrolümüzü sömürüyor, birlikte olalım" çağrısı yaptı. Bu çağrıyı canıyla ödedi,CIA'nın suikastına maruz kaldı. Böylece Suudiler derslerini alıverdi!
İstanbul Teknik Üniversitesi'nin 1947-1948 mezunlarını tanıtan "Arı" adlı albümde arkadaşları takma ismiyle "Derya Necmettin"i şöyle tanımladı:
"Sofudur, dindardır, çalışkandır. Hayatının yarısını namaz, yarısını da projeleri işgal eder. Sınıfının yarısını kendisi, yarısını da arkadaşları işgal eder. Proje ve raporları, Saatli Maarif Takvimi nükteleri gibi geniş izahlıdır. Herkesin bir sayfada bitirdiği mevzuyu, o kırk sayfada hülasa eder. Kendisine cıvata nedir, diye sorarsanız izaha, demir filizlerinin naklinden başlar ve o kadar uzun anlatır ki nihayet namaz vakti gelir, gider namazını kılar gelir ve kaldığı yerden anlatmaya devam eder."
Din yobazlarının 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Madımak Oteli'nde 33'ü aydın, 37 kişiyi öldürüdüğü davada, RP grup başkan Başkanvekili Genel başkan yardımcısı Şevket Kazan, Erbakan'ın emriyle sanıkların avukatlığını üstlendi...
Bürokrat çocuğu Necmettin, köylü çocuğu Süleyman'ı ( Demirel) üniversite yıllarında hep hor görmüştü. Necmettin, aradan bunca yıl geçmesine rağmen, dost sohbetlerinde sınıf arkadaşı Süleyman için hala "O koya çekerek sınıf geçerdi" diyordu...
Bu arada parti içinde "Yenilikçiler" ile "Gelenekçiler" ayrışması uzun süredir biliniyordu. Ayrışma somut olarak bu dönemde ortaya çıktı. Hem Abdullah Gül hem de Tayyip Erdoğan, Erbakan'ın geri çekilmemesi, askerle mücadele etmesi gerektiğini düşünüyordu. Bunu Erbakan'a da ifade ettiler. Ancak Erbakan, Adnan Menderes'in asılmasını hatırlatarak karşı çıktı. Sabır istedi. Zaman sorunları çözerdi. İlk tepkilerin bu derece aşırı olmasını anlamak gerektiğini ama zamanla bunların törpüleneceğini söylüyordu.
28 Şubat'ın ardından öyle bir süreç başladı ki, adeta Erbakan Türkiye'nin başbakanı değildi. Ordu, Erbakan'ı yok sayıyordu. ...