Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahlak Psikolojisi Üzerine Bir İnceleme

Erdem ve Mutluluk

Erich Fromm

Erdem ve Mutluluk Gönderileri

Erdem ve Mutluluk kitaplarını, Erdem ve Mutluluk sözleri ve alıntılarını, Erdem ve Mutluluk yazarlarını, Erdem ve Mutluluk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yıkıcılık, yaşanmamış bir hayatın ürünüdür.
Bir insanı yaratıcı bir şekilde sevmek demek, onda insan olarak var olan özü sevmek, insanlığı simgeleyen bir varlık olarak onunla ilişki kurmak demektir. Tek bir kişiye duyulan sevgi insana duyulan sevgiden ayrıldığı zaman, ancak yüzeyde kalan, rastgele bir olaydır ve derinlikten yoksun kalmaya mahkûmdur.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Ahlâkın konusu karakterdir ve ancak bir bütün olarak karakterle ilişkili hale getirildikleri zaman tek tek nitelikler ve eylemler hakkında değer yargısı verilebilir. Böylece, ahlâk araştırmasının gerçek konusu tek tek erdemler ya da kötülükler değil erdemli ya da kötü karakterdir.
Önemli olan katılmaktı
Aristoteles, insan tabiatından hareket ederek şöyle bir sonuca ulaşmıştır: “Erdem”(kusursuzluk) “etkinlik”tir ve “etkinlik” de insana özgü olan fonksiyonların ve yeteneklerin kullanılmış ve işlenmiş olmasıdır. İnsanın amacı olan mutluluk, “etkinlik” ve “kullanım”ın sonucudur; hiçbir şey yapmadan bir şeylere sahip olmak mutluluk değildir; mutluluk, bir ruh hali de değildir. Aristoteles, “etkinlik” kavramını açıklamak için Olimpiyat oyunları ile ilgili bir benzetme yapmaktadır. “ Olimpiyat oyunlarında -diyor- en güzel ve en güçlü olanlar taç kazananlar değil yarışanlardır ( çünkü bunlardan yalnızca birkaçı başarı kazanmıştır) tıpkı bunun gibi, hayattaki yüce ve iyi şeyleri kazananlar ve hak ederek kazananlar da etkinlik gösterenlerdir. Özgür, akıllı ve etkin olan ( derin bir şekilde düşünmesini bilen) insan iyi bir kişi, dolayısıyla mutlu kişidir.
Bir insan, gayesinin ve amacının kendi dışında olduğuna, bulutların ötesinde olduğuna, geçmişte ya da gelecekte olduğuna inandığı sürece kendi dışına çıkmış olacak ve başarıyı, hiçbir zaman bulamayacağı yerlerde arayacaktır. Çözüm yollarını ve cevapları her yerde arayacak, ama gerçekten bulabileceği tek yere bakmayı -yani kendinde aramayı- düşünmeyecektir.
Sayfa 283Kitabı okudu
Nesneler haline gelmişiz, bize yakın olan insanlar da birer nesneden başka bir şey değil. Bunun sonucu olarak, kendimizi güçsüz hissediyoruz ve güçsüzlüğümüzden ötürü de kendimizi küçük görüyoruz. Kendi gücümüze güvenmediğimiz içindir ki, insana da inanmıyoruz, kendimize de inanmıyoruz, güçlerimizin yakabileceği şeylere de inanmıyoruz. Hümanist anlamda vicdanı- mız yok bizim, çünkü verdiğimiz yargılara güvenme cesaretini gösteremiyoruz. Tuttuğumuz yolun sonunda bir gayenin var olması gerektiğine inanan bir sürüden başka bir şey değiliz, çünkü herkesin aynı yolu tuttuğunu görüyoruz. Karanlıktayız, yine de cesaretimizi koruyoruz, çünkü herkesin, tıpkı bizim gibi ıslık çaldığını duyuyoruz.
Sayfa 282Kitabı okudu
Reklam
Bugün bir otomat gibi hareket eden ve hisseden bir insanla karşılaşabiliriz; gerçekten kendisine ait hiçbir yaşantısının olmadığını görürüz; başkaları onun nasıl olmasını istiyorlarsa öyle olduğunu ve kendisini öyle gördüğünü; gülümsemenin, gerçek gülmenin yerini aldığını, boş gevezeliklerin insanların karşılıklı olarak birbirlerine bir şeyler verdiği bir konuşmanın yerine geçtiğini, gerçek hüznün yerini de can sıkıcı bir umutsuzluğun aldığını görürüz. Bu çeşit bir insan için iki şey söylenebilir. Birincisi, böyle bir insanın içtenlik ve bireysellikten yoksun olma gibi düzeltilmesi pek mümkün olmayan bir kusuru olduğudur. İkinci olarak, bu kimsenin, kendisiyle aynı durumda bulunan binlerce insandan pek de farklı olmadığı söylenebilir. Bu gibi insanların çoğunda, böyle bir kusurla ilgili kültürel kalıp onları bir nevrozun patlak vermesinden kurtarır. Bazılarında ise kültürel kalıp fonksiyonunu yerine getiremez; o zaman kusur, az ya da çok şiddetli bir nevroz olarak ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda, kültürel kalıbın bir nevrozun ortaya çıkmasını önleyecek yeterlikte olmaması, ya patolojik güçlerin daha şiddetli olmasından, ya da sağlıklı güçlerin daha kuvvetli olmasından ve kültürel kalıbın onlara suskun kalma imkânını sağlamış olmasına rağmen, yine de başkaldırmalarından ileri gelmektedir.
Sayfa 254Kitabı okudu
Bedensel ve ruhsal acılar insan varlığının bir parçasıdır ve onlardan kaçmak mümkün değildir. Her ne olursa olsun acıdan, kederden uzak kalmaya çalışmak ancak bütün bağları koparma pahasına mümkün olabilir ki, bu durumda mutlu olma yeteneği de ortadan kalkar. Böylece, mutluluğun karşıtı acı ya da keder değil, bir iç kısırlığın ve verimsizliğin (yaratıcılıktan yoksun oluşun) yol açtığı ruh çöküntüsüdür
Sayfa 220Kitabı okudu
Vicdan, böylece, kendimizin kendimize karşı gösterdiği tepkidir. Bizi kendimize gelmeye, yaratıcı bir şekilde yaşamaya, tam olarak ve uyumlu bir biçimde gelişmeye -yani imkânlarımız bakımından neysek, o olmaya- çağıran gerçek benliğimizin sesidir; kişilik bütünlüğümüzün bekçisidir; "haklı ve yerinde bir gururla insanın kendi benliğini güvence altına alma ve aynı zamanda kendisine evet deme gücünü kendinde bulabilmesidir." Eğer sevgi, sevilen kişinin sahip olduğu imkânların onaylanması ve sevilen kişinin biricikliğine gösterilen ilgi, bakım ve saygı olarak tanımlanabiliyorsa, hümanist vicdan da yerinde bir deyişle, kendimiz için gösterdiğimiz sevgi dolu bir ilgi ve bakımın sesi olarak tanımlanabilir
Sayfa 189Kitabı okudu
499 öğeden 321 ile 330 arasındakiler gösteriliyor.