Zavallı Sophia.
Anne ve babasını 14 yaşında kaybettikten sonra hayatının şekli tamamen değişen bir küçük kızın hikayesi. Evet normalde Sade okumak çok zordur. Sadizm, ensest, nihilizm duygularına nötr bakmanız gerekirken bu eserde öyle çok da zorlayıcı bir konu ele alınmamış aslında.
Anne ve babalarını kaybeden genç çocuklarımızın hayatta iki seçeneği vardır. Ya erdem, ya hiçlik. Sophia erdemliğin peşinden gitmeye çalıştıysa da bir türlü iyi yollara düşmedi adımları.
Başına ilk gelen olaylardan biri katiller. Daha sonra hırsızlar, sahtekarlar ve tecavüz derken sürekli burjuva kesiminden değilde Sade burda toplumun en üst kademesindeki saygın diye nitelediğimiz doktor,rahip, tüccar, yönetici ve asiller gibi insanların da içinde bulunduğu ne kadar kötülük düşkünü kişi varsa hepsi de sırayla ele alıp bize gerçekleri acımasızca göstermiş oluyor.
İnsanın karakteri üstünde taşıdığı mesleği değildir, kişiliğidir. Ne doktor, ne hoca, ne papaz ... İnsanları mevkilerine göre değerli kılmaksa hala toplumumuzda yaptığımız en büyük hata .
Sophia'nin başından geçenler emin olun öyle hikayede kalacak olaylar değil. Hepimizin başından geçmiş ya da geçecek olaylar. Varolduğumuz sürece en önemli direnişimiz, kişiliğin bir kalıbı olmamasını savunmak olsun . Ne meslek, ne yaş, ne varlıklı bir aile bir insanın kişiliğini belli eden faktörler olmasın. Bu kitapta en hassas olarak dikkate aldığım , konu buydu. Ve hayatım boyunca da hep dikkat ederek adım attığım bu olaylar, okumak benim için biraz zor, ama oldukça sürükleyiciydi.
Sevgiyle kalın