Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları Gönderileri

Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları kitaplarını, Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları sözleri ve alıntılarını, Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları yazarlarını, Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
272 syf.
·
Puan vermedi
Eser kurtuluş savaşı döneminde 1920-1923 seneleri arasında peyderpey olarak gazetede yayımlanan fikir yazılarının derlenmiş hali. Yakup Kadri o dönemde,kendine göre, yapılan hatalara, eksikliklere değiniyor. Aynı zamanda asıl sorunun cahillik olduğunun da defalarca altı çizilmiş. Bazı noktaları anlamsız bulsam da genel olarak Milli Mücadele dönemimizi anlayabilmek ve farklı bakışlardan okumak için güzel bir eser. Teşekkürler ve keyifli okumalar.
Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları
Ergenekon 1 - Milli Mücadele YazılarıYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 201079 okunma
İçimizde bazı kimseler vardır ki, yarım yamalak aldıkları Avrupa kültürü ile kendilerini muhitlerinin üstüne çıkmış sanırlar.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
En büyük düşmanımız CEHALETtir
"Muhacir Mehmetoğlu" hikayesinde bir köy imamı külefçe'de şöyle bir vaaz veriyor: "Müslüman kardeşler, amcalar, kafir memleketinde oturulmaz; cennetin anahtarlarını ahirette bulacaksınız. Geçen yıldan beri kariyenizde yerleşen Ferhat, bu genç muallim piçi Bulgar Daskal'ından beterdir. Bir hafta sabiye sübyan'a (çoluk çocuğa) ellerine bir kurşun kalemi almalarını tembih etmiş. Bakir yavrularımıza yazı yazdırmak kepaziliğinde başlıyorlar. Aman Yarabbi, ne günlere kaldık, okumak meleklerin, yazmak şeytanlarındır. Müslüman çocuklarının parmakları arasında kalem görmek kıyamet alemetidir."
Sayfa 240Kitabı okudu
Sevilmeyi değil Saygı görmeyi istiyoruz
Geçen gün kadın ve erkekten karma bir ecnebi meclisinde, Türkleri çok sevdiğinden bahseden bir Fransıza aynı şeyleri söyledim: "Biz, yukarıdan aşağıya inen böyle şakuli gibi sevgiyle sevilmek istemiyoruz!' dedim. Anlamadı. Şımardığıma hükmetti, gülerek yüzüme baktı: "Sizi nasıl sevmemizi istersiniz? dedi. "Bizi, sevmeyiniz, yalnız hayat kanunu önünde sizinle beraber, aynı hukuka Malik insanlar olduğumuzu tasdik ve kabul ediniz" dedim. Bizimle bütün Garplılar arasında bulunması lazım gelen his ancak karşılıklı bir saygıdır.
Sayfa 233Kitabı okudu
On yıldan beri dövüşüyoruz, on yıldan beri kan döküyoruz, Yeter artık! hiçbirimizde takat kalmadı, başı çatkılı karılarımız sönmeye yüz tutmuş ocaklarımız önünde on yıldan beri bizim yolumuzu bekliyor. Ey ölümsüzler, Bu sonu gelmeyen muharebeye bir nihayet veriniz!
Sayfa 219Kitabı okudu
Biliyoruz ki bunların bir tek silahı sataşma ve saldırmadır. Bilmem batı muharrirlerinden ve siyasilerinden kim söylemiş: "iftira ediniz, iftira ediniz, Hasmı mağlup etmek için bundan kuvvetli vasıta yoktur."
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
Yakup kadri ve Cenap Şahabettin'in Atışması
Cenap Şahabettin; Türkler ilim ve medeniyet sahasında hiçbir şey yapmamışlar, hiçbir eser vücuda getirmemişlerdir. Ne bir mezhep, ne bir felsefe, ne bir sanat yaratmışlardır. islamiyette 72 tarikat vardır. bunların hiçbiri bir Türk tarafından kurulmamıştır. Müfessirlerimiz (Kur'anı açıklayan din alimi) bir takım naslar (Kur'an da bir konu hakkında ki açık hüküm) etrafında ilaveler yapmakla yetinmişlerdir. Bunların eserleri tamamıyla iskolastiktir (görenekçi). Edebiyatımız taklitçidir. Bu edebiyat 400 yıl durmadan Arap ve acem kaldı, sonra birdenbire Garplılaştı, daha doğrusu Fransızlaştı. her ne kadar halk türkülerimizde bazı güzel eserlere rastlanabilsede bunlar o derece önemli değildirler. Yakup Kadri Karaosmanoğlu; Mevzubahis olan adam, "islamiyette 72 kadar tarikat vardır, fakat bunlardan hiçbirinin kurucusu bir Türk değildir" diyor ve unutuyordu ki, bu tarikatların en seçkinlerinden olan Mevleviliğin kurucusu Türk'tür. Bektaşilik tamamiyle Türkler tarafından kurulmuştur. Babailil, Ahilik, kızılbaşlık gibi Fikri, mezhebi müesseselerde Türklerin damgasını taşımaktadır. Bu adam Türk edebiyatı taklitçidir diyor ve unutuyor ki, folklor denilen halk türküleri dışında her milletin edebiyatı az çok taklitçidir. Türk edebiyatı Arap ve Fars edebiyatından birçok şeyler almıştır, fakat hiçbir zaman ne tamamıyla Arap ne tamamiyle Fars tesiri altında kalmıştır ve şairlerimiz bu yabancı ananeler çerçevesinde, daima kendi ruhlarının hususiyetleri, kendi milliyetlerinin karakteristiklerini muhafaza etmişlerdir.
Sayfa 145Kitabı okudu
Bir Garplı şairin dediği gibi, "mazi bir leştir… nafile onu diriltmeye kalkmayalım."
Sayfa 127Kitabı okudu
Biliriz ki!
Gerçi, öteden beri hepimiz az çok biliriz ki, Türkiye ve Türklük denilen Mukaddes varlığın mayası bu Yağız çehreli ve çatlak tabanlı adamlardır. Yıllarca eski Türk imparatorluğu'nun Yemen çöllerinde kumlara, Rumeli dağlarında karlara gömdüğü, ikide bir viran duvarlarına dayanan Haçlı sürülerine karşı kavruk vücutlarından siperler kurduğu insanların bunlar olduğunu biliyoruz. Biliyoruz ki, bundan henüz 4-5 yıl önce Tih sahralarını yaya geçenler bunlardı. Biliyoruz ki, Sarıkamış bozgunun da kanlarının ateşi ezeli karları eriten bunlardı. Biliyoruz ki, Plevne şehnamesini, Çanakkale destanını ve Irak Hailesini bunlar yazdılar, bunlar oynadılar; fakat hangi sihir, hangi mucize ile?…
Sayfa 101Kitabı okudu
1. İnönü zaferi
"İnönü zaferi" karşısında Hayretten Hayrete düşüyorlar. O en mükemmel silahlarla teçhiz edilmiş Yunan ordularının Yalçın bir kayaya çarpan dalgalar halinde dağılıp nasıl perişan olduklarını bir mana veremiyorlar. O ordular ki, yıllardan beri Demir yiyiyor, Çelik giyiniyordu. Akdeniz'in bütün limanları ona barut, gülle, mitralyöz, tayyare, tank yetiştiriyordu. Nasıl oldu da bütün bu yardımlardan yoksun, barutsuz, güllesiz, tayyaresiz bir Ordu, yıllardan beri çektiği bin türlü zahmete, yıllardan beri bin türlü sıkıntıya rağmen bu yorgun ve çıplak ordu, nasıl oldu da sonunda galebeye çalan oldu? çünkü hak onun tarafında idi, çünkü iman onda, onun kalbinde idi.
301 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.