Erika, gündüz düşlerinde sadece kendisine açılmayı seviyordu, çünkü ruhu, sözcüklere dökülemeyen duygularının ağırlığıyla, meyvelerinin yükünü taşıyamayan bir ağaç dalı gibi sarsılsa da ruhuna yerleşmiş o kocaman utangaçlık, duygularını başkalarına ima etmekten onu alıkoyuyordu.