Erkeklerin on yıllardır yasa önünde, 2010'dan beridir anayasal düzeyde ikinci sınıf yurttaş oldukları, son yıllarda "insan" sınıfından bile çıkarılmak üzere olan erkeklerin ülkesinde hala feminizm karşıtı doğru düzgün bir kitap yazılmamış olmasını hayret ve dehşet içinde hatırladıkça yıllar önce okuduğum bu kitap aklıma gelir. Kan fışkıran bir yaraya yara bandı olabilecekse...
Matrix'ten kurtarılıp feminizmle yüzleştirilmek istenen cahil erkek/kadın için başlangıç noktası olabilir bu kitap. Konu feminizm değil. Konu, erkeğin Batılı/endüstriyel yaşam biçimini (ki sapına kadar kadınsı bir yaşam biçimidir) edinmiş bütün toplumlarda ortak olan acıları ve içine düştüğü gittikçe derinleşen ekonomik, toplumsal, ruhsal ve tıbbi çukur. Kitap Batılı kaynaklardan derlenmiş bilgilerle yazılmış ama eğer istatistiklerle aranız iyiyse, yani en azından gazete manşetlerini ciddiye almayıp gerçek istatistikleri arayıp okumayı biliyorsanız durumun Türkiye'de çok farklı olmadığını anlayabilirsiniz. Türkiye sürümü yazılana kadar en iyisi bu.
İncelemeyi yazmak için kitabı raftan indirdiğimde arasına Koç Holding şirketlerinin personel yönetmeliğini sıkıştırdığımı gördüm. "Md.27: Gebe çalışana ücretsiz izin verilir. Md.29: Askere giden çalışan işten çıkarılır." İşte Goldberg'in anlatmak istediği de buydu zaten...