Özgürlük sorununun çözümü, özgürlük hissini korumanın yolu; ilişkiden kaçınmak, bağlanmaktan uzak durmak, sürekli başka ilişkilerle oradan oraya savrulmak, kendini açmamak değildir. Aksine, özgürlüğü hissettirecek olan bu korkuların üstüne gidilmesidir. Bağımlı olma, acı çekme, kendini koruyamama korkularına rağmen; ilişkiye girmek, kendini açmak, kaçınmamaktır. Özgürlüğü koruyacak olan, erkeğin ilişkiden kaçınması değil; kendine güveninin artması, ilişkilere olan bağımlılığın azaltılmasıdır. Bu da ilişkiden kaçınarak değil, bizzat ilişkinin içinde olarak yaratılabilir.
Anneler çocuklarına iyi davrandıklarını, ilgili bir anne olduklarını düşünüp, erkek çocuklarını kendilerine bağımlı tutarken, gerçekte onların hayatını nasıl etkilediklerinin farkında değiller. Erkek çocuğun, küçük yaşlardan itibaren anneden ayrılıp babayla özdeşim kurması, babaya yaklaşması erkek çocuğun kişiliğinin gelişimi ve kişi/birey olması açısından son derece önemlidir.
Erkek çocuğun anneden ayrılamaması "kendi olma" yolculuğuna hiç çıkmaması demektir. Bu yolculuğa çıkmamış erkek, kendini gerçekleştirmemiş, anne-babasının hayatını tekrar etmiş, yeteneklerini, varlığını hayata yansıtmamış demektir. Böyle bir yaşam erkek için, eksik yaşanmış, hatta "yaşanmamış" bir hayat demektir.
Bizim kültürümüzde halen pek çok erkek babasının işini devam ettirir. Babasının partisini tutar. Onun yanında bacak bacak üstüne atmaz, sigara içmez, uzanmaz, eşiyle bir yere gitmek istediğinde ondan izin alır. Babası neye kötü demişse onu kötü bilir, neye iyi demişse onu olumlar. Babanın hayatı bir anlamda oğul tarafından "tekrar" edilir.
"Saygı" duymakla "itaat" etmek arasındaki fark, kültürümüz erkekleri tarafından "kavranabilmiş" değil. Saygı adı altında "itaat" meşrulaştırılıyor. Yetişkin olma, birey olma, bağımlılıkların çözümlenmesi; ebeveyne saygı adı altında engelleniyor.
Erkek olmak erkeğin cinsiyetiyle ilgili yönüne atıf yaparken, adam olmak erkeğin toplumsal hayat içindeki konumuna, sosyal hayat içindeki kişiliğine, ilişkilerine, toplumsal kimliğe gönderme yapar.
Güçlü görünen tüm erkekler, bu görüntüyle kendini koruyan erkeklerdir. İçsel zayıflıklarını dışsal güç yansımasıyla kapatmaya çalışırlar. Mezarlıktan geçen birinin korkusunu ıslık çalarak bastırması gibi "Ben güçlüyüm" mesajı veren davranışlarla, güçlü algısı yaratılır. Kadının yanıldığı yer burasıdır. Dış görüntüsünden yola çıkarak duygu geliştirdiği erkeğin gerçekte göründüğü gibi olmadığını, ekonomiden aile ilişkilerine, arkadaş ilişkilerinden sosyal hayata kadar pek çok noktada korkularının olduğunu, bu korkularını fark edemeyecek kadar zayıf olduğunu anladığında, çoğu zaman kadın için iş işten geçmiştir. Çünkü bunun fark edildiği an, çoğu zaman evlenildiği andır.