Bir deniz yolculuğuna hazırlanan bi bilgenin, onunla vedalaşmaya gelen halkıyla konuşmasını, meseller halinde konu alan bi kitap Ermiş. Şairane üslubu ile hayata dair bir çok çıkarım ve tesbitini, bir nasihat havasında anlatıyor. Hem şairane hem berrak bir uslûp. Kitabı sevmekle beraber, Neitzche’nin Zerdüşt’ünü anımsattı. Tabi Neitzche ile Cibran’ın bilgeleri de, duyguları da uslubu da çok farklı. Bana benzer gelen kısım iki ayrı bilge, iki ayrı terkediş,iki ayrı halka hitap ve iki farklı derinlik ve her bölümde bir mesel üzerine sohbet olması.
Farklarına gelince; Neitzche’nin bilgesi,sorgulayan, yıkan, uyandıran bir bilgeyken, Ermiş’in bilgesi anlayan, dinleyen, izleyen bir bilge. Ayrıca Zerdüşt, çok daha yoğun sembolik anlatılarla doluyken, çok daha katmanlı bir yapıya sahip. Ermiş ise, sade anlaşılır, emelini okuyucuya net bir şekilde iletiyor.
Ermiş, müşfik, yapıcı,sarmalayıcı iyi hissetiren bir bilge olsada, gerçeği bulana kadar tüm putlarını yakıp yıkan, acıdan doğan zerdüşt daha yakın geliyor bana.
Son söz olarak;
Ermiş bittiğinde şunları söyledim kendime; ” şiir gibiydi, kendi sesi ve müziği olan bir şiir.”