Eşref, gerçekte ne Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucusu ne de örgütün Arabistan, Sina ve Kuzey Afrika Müdürü idi.
Bu ezber bozucu bilgi, beni konuyla daha yakından ilgilenmeye sevk etti. İlerleyen yıllarda gayrinizami harp ve istihbarat tarihimize ve Eşref'in bu tarih içerisindeki yerine dair yaptığım araştırmalar, bana bu tarihi şahsiyetle ilgili yanlış bildiklerimizin onun Teşkilat-ı Mahsusa ile olan ilişkisinden ibaret olmadığını gösterdi: Eşref'in, merkezinde Teşkilat-ı Mahsusa'nın yer aldığı hayat hikayesinin önceki ve sonraki evreleri de tarihsel gerçekliklerle örtüşmüyordu.
Yazma eylemi Eşref için muharip kimliği kadar hayati önemi haizdir. Çünkü o, olmayı hayal ettiği kişiyle olduğu kişi arasındaki mesafeyi tam da bu eylemle kapar: Eşref; 2. Abdülhamit'e ilk başkaldıranlardan biri, Trablusgarp direnişinin önde gelen fedaisi, Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatası'nın kurucusu ve ilk Kuvva-yı İcraiye Reisi, Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucularından ve ilk başkanı, Yemen' e özel görevle giden ve burada esir düşen mağrur bir kumandan, Milli Mücadele'ye Marmara ve Ege'de ciddi katkılar sağlayan bir direnişçi ve Cumhuriyet yönetimi tarafından hakkı yenen bir mazlum olarak kabul görmeyi esasen yaparak değil yazarak başarır. Bu bağlamda Eşref'i yalnızca bir gayrinizami harpçi olarak değerlendirmek ve son savaşını 1920'lerde verdiğini söylemek hatalı olur. Çünkü Eşref'in gerçek kılıcı kalemidir; çeşitli dönemlerde sarıldığı bu silahı yaklaşık 40 sene ustaca kullanmıştır. Öyle ki, bugün Eşref Kuşçubaşı yakın tarihimizin başat şahsiyetlerinden biri ise, bunu mümkün kılan büyük ölçüde, onun zaman zaman hastalık derecesine varan yazma tutkusu olmuştur.
Cemal Kutay, Ziya Şakir'le aynı siyasi çizgidedir. Ancak siyasi görüşlerini ona kıyasla daha açık bir şekilde ifade ettiği gibi siyaset sahasında çok daha faaldir.
Kutay, Eşref'ten gelen metinlerin içeriğine de müdahale eder: Anlatılanları okur nezdinde güvenilir ve anlaşılır kılmak için aktarılan olayları tarihsel bağlama yerleştirdiği gibi yine aynı amaçla bu olayların ele alındığı başka kaynaklara atıfta da bulunur. Ne var ki, Kutay'ın bu amaçla zaman zaman açık bir biçimde muhayyel kaynaklara işaret ettiğini tespit ettim. Örneğin Kutay, Mustafa Kemal'in akrabası ve Tayyare Cemiyeti Riyaseti'nde vaktiyle bulunan" Fuad Bulca'ya ve Yemen'deki 39.Tümen Kumandanı Ali Sait Akbaytogan'a ait hatırattan yararlandığını öne sürer, ancak gerçekte söz konusu şahıslara ait herhangi bir hatırat yoktur. Benzer şekilde, Eyüp Sabri Akgöl tarafından yazılmış olması mümkün olmayan mektupları da metinlerinde kullanır.