Yalnızca şu kadarını belirtelim ki, sanat yapıtlarının etkileme olanaklarının toplumsal açıdan mutlak nitelikte olmak üzere sınırlandırılması, örneğin proleter sınıf temeline dayanarak oluşan bir
yapıtın burjuva sınıfı içersinde hiç etkin olamayacağını ya da bunun tersini ileri sürmek, çok yüzeysel ve gerçekliği
çarpıtıcı bir tutum olur; çünkü çok sayıda örnek (Baumarchais'nin «Figaro»su, zamanımızda Gorki'nin yapıtları, Potemkin filmi, Brecht vb) bu savın tersini canlı biçimde ortaya· koymaktadır. Buna karşılık kendini bir alımlayıcı olarak yapıta verme çabasının önüne dikilen bu türden bireysel ve toplumsal kökenli engellerin, sanata karşı bir eğilimi ortaya koyduğunu varsaymak, sorunu onaylanması olanaksız yalınlıkta bir düzeye getirmek olur; çünkü bu durumun tam tersine, canlı, dahası tutkulu bir sanat duygusunun, gerçekliğin günlük insanının yaşam· görevleri ile
bir çatışmaya girmesi olanaklıdır.