“Sırf insanları memnun etmek için bazı şeyleri yapmak ve bazılarını yapmamak için harcanan çabaya hırs denir, özellikle genelin hoşuna gitmek için kendimizin ya da bir başkasının zararına olacak şekilde birtakım şeyleri yapmaya ya da yapmamaya karşı gösterdiğimiz güçlü çabaya; ama başka durumlar söz konusu olduğunda aynı çabaya genellikle insaniyet deriz. Ayrıca ben başkasının bizi memnun etmek için gösterdiği bir davranışını hayal ettiğimizde duyduğumuz sevince övünç diyorum; buna karşı aynı kişinin hiç hoşlanmadığımız bir davranışını hayal ettiğimizde duyduğumuz kedere kınama adını veriyorum.”
Sahiden de insanlar Tanrı’nın her şeyi belirli bir amaca yönlendirdiği konusunda kararlılar. Çünkü dediklerine bakılırsa Tanrı her şeyi insan için, insanı da kendisine tapsın diye yaratmış.
Bir duyguyu ne kadar iyi tanırsak ona o kadar iyi hâkim oluruz, dolayısıyla zihnimizde ondan daha az etkilenmiş olur.
Not: Bu nedenle tek tek her duyguyu mümkün mertebe açık ve seçik şekilde bilmeye özel bir hassasiyet göstermeliyiz ki, zihnimiz duygularla karşılaştığında onları açık ve seçik olarak algılayabileceği ve tam anlamıyla doygunluk yaşayabileceği şeyleri düşünmek zorunda kalsın; bu sayede duygunun kendisi de dış bir nedenin düşüncesinden sıyrılıp doğru düşüncelere katılabilsin. Öyleyse (başladığımız noktaya geri dönersek) duygulara çare, onlar hakkında doğru bilgi edinmekle bulunur; zaten bizim gücümüz dahilinde olanlar içinde bundan daha mükemmel bir çare de düşünülemez.
İnsanlar doğaları gereği nefrete ve kıskançlığa meyilliler; bu doğaları eğitimle daha da besleniyor. Çünkü genelde ana babalar evlatlarını salt onur ve kıskançlık dürtüsüyle ahlaklı olmaya teşvik ediyor.