Dostoyevski, 1849’da siyasi bir grubun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgüne çevrilmişti. Sürgünden döndükten sonra yazdığı öykülerden oluşuyor Ev Sahibesi kitabı. Ev Sahibesi adlı öyküsü ile birlikte toplam 4 öykü var kitapta. Diğerleri daha kısa öyküler. (Bay Proharçin, Dokuz Mektupluk Roman ve Polzunkov)
Öykülerde işlediği kavramlar; aşk, hastalık(sara), ölüm, dini kavramlar, ev sahibi kiracı ilişkileri, kafası karışık ve yalnız, kimsesiz insanlar.
Yazardan yıllar önce Suç ve Ceza kitabını okumuştum. Yakın zamanda da kronolojik olarak okumaya karar verdim kitaplarını. İnsancıklar ve Öteki romanlarını okudum ve sevdim. Zaten hepimizin bildiği gibi anlatmak istedikleri olan bir yazar Dostoyevski.
Ben öykü okumayı pek sevemiyorum. Roman gibi uzun yolculuklardan hoşlanıyorum. Bu öykülerde ise Ev Sahibesi adlı öyküyü severek okudum. Kitaba da bu öykünün isminin verilmesi isabet olmuş bence. Diğer öykülerde öykülerin kısa olmasına rağmen karakter sayısının fazla olması beni çok sıktı. Hadi bitsin artık dedim itiraf ediyorum. Mesela öykülerden biri karşılıklı mektuplaşmalardan oluşuyor ve anlattığı konulardan sanki daha önce okuyucunun haberi varmış gibi bahsediyor. Yani yazarın da kafasının çok karışık olduğu bir dönemde yazdığı açık bence.
Yazarı tanımak ve asıl eserlerine geçmek adına okuduğum bir kitaptı. Dostoyevski’ ye kötü demek ne haddime fakat ustalık eserlerine göre çok küçük bir basamak olduğunu düşünüyorum. Atlanabilir. Çok okumalar herkese arkadaşlar.