Özgürlüğe götüren içsel yürüyüş gözlerini gökyüzüne çevirme yürekliliğini gösterebilen ve kendi güçsüzlüğünü ve kendi kırılganlığını kabullenebilen kişinin yürüyüşüdür. Bu kişiler kendi güçsüzlükleri ve kırılganlıklarında adlarının güçlü bir biçimde söylendiğini duyarlar ve bu çağrıya şöyle yanıt verirler:"Kim çağırıyor beni? Kim tanıyor benim yazgımı?"
“Varoluşun içerisinde büyük bir gizemin bulunduğunu duyumsuyordum ve kimsenin bu gizemden haberi olmadığı besbelliydi.Bu gizemi algılıyor olmak beni olağanüstü biçimde kırılgan kılıyordu.
Herhangi bir yaşam biçimini gözlemek beni aracısız,doğrudan yok olmayı algılamaya götürüyordu:anne kedinin böylesine sevgiyle emzirdiği yavrular ölecekler,hiçliğin içinde yok olacaklardı;şu anne kedi de ölecekti,aynı benim annemin de öleceği gibi.
Gelecek,acı tuzaklarla doluydu ve bu tuzaklara karşı koymak olanaksızdı.
Ölüm varsa, yaşamın anlamı nedir?
Ve yaşam neden vardır?”
‘Eğer yaşam masasının üstüne bir “rastlantıyla” atıldıysak ve “raslantıyla” oradan süpürüldüysek, öylece ortada durmaktansa, bir eylemde bulunmanın ne anlamı var?’