Oliver Sacks'ı, Karısını Şapka Sanan Adam kitabıyla tanımıştım. Müthiş bir karşılaşmaydı. Bir çok anormal davranış ya da nörolojik/ ruhsal hastalığın beyindeki kimi yapıların bozulmasından ya da doğru çalışmamasından kaynaklandığını ve nasıl oluştuğunu kendi hastalarından verdiği örneklerle anlatıyordu. İnsanın nöro-kimyasal yanını biliyordum ya; yine de okuduklarım insana dair algımı epey etkilemiş, genişletmişti. O bir nörolog olarak, hastaları üzerinden vakaları açıklarken, kendi meraklı, muzip, sevecen yapısına dair de işaretler veriyordu. O zamandan beri belki biri-ikisi hariç Türkçe'ye çevrilmiş kitaplarını okudum. Her biri ayrı ilginç, sürükleyici (yazı üslubundan dolayı), aydınlatıcı kitaplarıni okudukça
insan olarak ona daha da yakınlık duydum. Ne yazık ki 2015 yılında vefat etti. Ölümünden sonra yayınlanan 3.kitabı bu. Derlenmiş denemelerinden oluşuyor. İlk bölümde daha çok bilim ve öğrenme aşkının oluşum sürecine dair yazılar var. İkinci bölüm vakalardan, üçüncü bölüm ise yazarın hayatta kendini etkileyen tecrübelerini samimiyetle anlattığı denemelerden mürekkep. Ölmeden kısa bir süre önce yazdığı, hayatının başlangıcında, bebekken ve sonlarında sadece olan azıcık güç versin diye yediği Filter Fish yemeğini anlattığı yazıda, ölümü bile öylesine canlı karşılayabildiği için ona bir kez daha hayranlık duydum, ağlamaklı.
Nörolog, yazar Oliver Sacks, çok hayranlık, ilham verici bir insan. Gençken okuyabilseydim keşke.