“Ben daha iyisine layığım,” dedim gözyaşlarım akarken. “Bir malmışım gibi davranılmasından daha iyisini hak ediyorum. Kocamla birlikte milyon dolarlar değerindeki bir şirketi yönetiyorum ve günlerdir ne satışları ne kâr ve zararı umursuyorum. Artık kim olduğumu bilmiyorum.”
“Beni bir kağıt parçası gibi masaya koy.
Hayatını benimkinin üstüne yaz.
Geçmiş ve şimdiyi, mektup katlar gibi katlayıp bir araya getir.
Ben seninim...”
“Sen bir itaatkârsın.” Bunu, bir gerçeği belirtir gibi söylemişti.
“Kadınlar doğal olarak itaatkâr varlıklar değildirler.”
“Çoğu değildir.”
“Ama ben öyleyim, ha? Siktir git.”