Ibn Rusdden sonra Islam dunyasinda, felsefe son sozunu soylemis sayiliyordu. Bazi cevrelerde yalniz ictihad kapisina degil, felsefe kapisina da kapanmis gozu ile bakiliyordu. Artik sadece soylenenler tekrarlanacak veya reddedilecekti. Ne var ki 16. ve 17. yuzyillarda ozellikle Sadruddin-i Sirazi (Molla Sadra)nin temsilcisi oldugu yeni bir uyanis akimi Islam felsefesini fikihci, filozof ve arifin birbirini anlamaksizin ayri dillerden konusmalari ve gereksiz bir kor dogusune girmeleri nazari alanda onlenmis oldu. Fikihci, filozof ve arif, vahiy temelinde anlastiktan sonra, ayni gercegi ifade edeceklerdi. Molla Sadranin felsefe alanindaki bu feyizli katkisi, etkileri gunumuze kadar ulasan bir akimin ve felsefe okulunun dogmasina yol acti. Hareketi, maddenin nitelik ve ilineklerinde degil, dogrudan dogruya cevherinde kabul eden bu gorus, sadece oldukca onemli bazi cizgileri ile bu kitapta ortaya konulmaya calisilmistir.