Masallar hepimizin öğrendiği ilk edebî tür olsa gerek. Hepimizin hayatına az çok bir masal karışmış, o karışım kişiliğimize, hayatımıza, düşlerimize taşınmıştır.
Hele bir de benim gibi üniversitede okuduğunuz bölüm Türkçe öğretmenliği gibi bir bölümse masallarla hayatınız arasında gerçekleşen bu etkileşim çok daha güçlü oluyor.
Masalları diğer edebî türlerden ayıran birçok özellik var -her türün kendine has özellikleri olduğu gibi- elbette. Fakat bence masalı güzelleştiren ve diğerlerinden ayıran en büyük farklılık evrensel olması. Düşünebiliyor musunuz, dünyanın herhangi bir yerinde, evvel zaman içinde bir masal anlatılıyor, dilden dile misafir oluyor ve bu masal dünyanın her yerinde aynı değerde ve anlamda yerini buluyor. Muazzam bir özellik değil mi?
Türk masalları denince de akla gelen ilk isimlerden biri şüphesiz Eflatun Cem Güney oluyor. Hani kitap hakkında çok bir şey söylememe gerek var mı, derseniz... Sanmam.
O vakit gökten üç elma düştü diyelim. Biri bu masalları dizip, koşanların başına; biri bu masalları okuyup dinleyenlerin başına; biri de bu yorumu beğenenlerin başına.
Daima kitaplarla kalmanız dileğiyle. İyi okumalar.