Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olan Eylül, Mehmet Rauf'tan okuduğum ilk kitaptı. Halit Ziya'dan esinlenerek yazılmış bu eser, yazıldığı dönemlerde çok ilgi gören "yasak aşk edebiyatı" üzerineydi. Dönemi sarsan Aşk-ı Memnu romanının psikolojik versiyonu diyebiliriz. Kitabı ilk 100 sayfa gayet rahat okusamda, sonraki sayfalar ölüm gibi gelmeye başladı. Psikolojik bir roman olduğundan, ağır ağır betimlemeler, uzun tasvirler, karakterlerin sayfalarca düşüncelerini bekliyordum. Fakat, yazarın okuru bu kadar sık boğaz edeceğini tahmin etmemiştim. Kitap yavaş ilerliyor, gereğinden fazla hem de. Tam bir ay üç gün elimde süründü. Normal şartlarda 250 sayfalık bir kitabı en fazla bir haftada silip süpürürdüm. Kendime de hayret ettim. Yine de kendimi sıkıp, inatla kitabı yarım bırakmadım. Sonuna kadar sabırlı bir şekilde okudum. Kitap bize Necip ile Suat'ın yasak, toplum tarafından hoş karşılanmayan evli bir kadının başka bir adamla olan aşkını anlatıyor. Ben bu aşkın çok havada kaldığını düşünüyorum. Çok geçiştirilmiş, bir kenara itilmiş gibi. Hiçbir şekilde o yasak aşkın tutkusunu ve korkusunu hissedemedim. Aksine Suat'ın kocası Süreyya ile olan aşkını ve ilişkisini daha çok sevdim, hissettim ve inandım. Yasak aşk çok ötekileştirilmiş gibi geldi. Bu benim şahsi fikrim. Çok sevdiğim bir kitap olmadı. Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olduğu için okuduğum bir kitaptı. Aşırı da merak ettiğim söylenmez. Beklentimin altında bir kitap oldu. Hayal kırıklığı. Tavsiyem midir? Aşırı psikolojiyle haşır neşirseniz, sevebilirsiniz.