Osmanlı’nın son zamanlarında İstanbul’daki mekteplerinin durumu ve Ahmet Rasim’in Darüşşafaka’da devam eden eğitim yolculuğu anlatılıyor.
Dayağın ve türlü kötü muamelelerin çocukların ruhunda nasıl büyük yaralar açtığını görüyoruz.
Kitabın beni hem üzen hem de etkileyen bir başka yönünü de şu alıntıyla belirtmek istiyorum:
“O zamanlarda böyle doktor bolluğu nerde! Aksaray’da bir Yahudi doktor, Vezneciler ve Bahçekapı’da da birer Rum doktor olmak üzere, belli başlı üç daimi doktor vardı. Feyzi ve Nafiz Paşalar, Katipyan, Horasancıyan, Zambako ve Pavlaki’nin isimleri sonradan işitilmeye başlanmıştı.”