Farabi'de Tanrı-İnsan İlişkisi

Yaşar Aydınlı
Fârâbi'ye göre, peygamber, aynı zamanda, felsefî yetkinliğe de sahip olan en üstün insandır.
Sayfa 17 - giriş,Kitabı okudu
Fârâbî'ye göre felsefe ile din Erdemli toplumda hayatın birbirini tamamlayan iki veçhesini oluşturmaktadır. Her Erdemli yönetimde toplumsal hayatın pratik boyutu, zorunlu olarak teorik bir arkaplana, hâlis ve kesin bilgiye dayanmaktadır ve bu da vahiy kaynaklıdır.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Burada şu kadarını söylemekle yetinelim ki, ona göre, toplum başkanının toplumdaki konumu ne ise, tanrının da Evren karşısındaki konumu odur. Bu bağlamda Fârâbî, Tanrı-evren ilişkisine, daha çok ethik-politik literatürde kullanılan terimlerle yaklaşır ve Tanrıyı evrenin yöneticisi (El-Müdebbir) olarak nitelendirir.
Maddeden ne kadar sıyrılırsak, ilk cevhere ilişkin tasavvurumuz o kadar tam olacaktır. Maddeden büsbütün sıyrılıp her bakımdan bilfiil akıl olduğumuzda, Tanrıya ilişkin tasavvurumuzda, ulaşabileceği en son düzeye yükselecektir.
Farabi felsefesinde Tanrı ile insan arasındaki ilişki, görüldüğü gibi, vahye dair mülahazalar çerçevesinde yoğunlaşmaktadır. İnsan, bitimsiz hakikatler dünyası ile Bu bağlamda tanışmakta, tanrısal mesaj da bu kanalla insan varlığına ulaşmaktadır. İnsan ise, toplumsal bir varlıktır ve ancak toplumsal yaşayışı içerisinde kendine özgü yetkinliğini kazanabilmektedir. Bu nedenle hem entelektüel vahyin hem de, özellikle dini vahyin, toplumsal varlık olarak insanın yapıp etmeleriyle doğrudan bir bağlantısı vardır. Fazlurrahman'ın yaptığı gibi, dini vahyin, politik ya da sosyo-politik vahiy olarak nitelendirilmesi, Fârâbî'nin hedefleri bakımından, uygun olacaktır. İlgili yerde de belirtildiği gibi, Fârâbî'ye göre din (elmille), birtakım şartlarla kayıt altına alınmış ve belirlenmiş görüşlerle eylemlerin bir toplamıdır ve bu bakımdan "şeriat"le, aşağı yukarı, özdeştir.
Sayfa 169Kitabı okudu
Fârâbî'ye göre, din ile felsefe arasında kaçınılmaz bir ilişki bulunmaktadır, şöyle ki, teorik felsefe, dinin teorik kısmını oluşturan "tanımlanmış görüşler" in tanıtılmaya dayalı 'arka bahçesini' oluşturmaktadır.
Sayfa 166Kitabı okudu
Reklam
Fârâbî'nin gözönünde bulundurduğu temel prensip şudur ki, doğru din ile gerçek felsefe, nihaî planda, bir ve aynı hakikati dilegetirmektedir. Bu yüzden felsefî olanla, dini olan arasında sıkı ilişki vardır ve bu ilişki bilimsel bir platformda gösterilebilir.
Sayfa 157Kitabı okudu
Kısaca toplama organik bir yapı niteliği kazandıran temel unsur, Fârâbî'ye göre dindir. Fârâbî, mutluluğun Bu dünyada ve öte dünyada elde edilmesi için gerekli olan felsefi şartı tasvir ettikten sonra şöyle demektedir: "bütün bunlar, toplumun görüşlerinin, inançlarının ve işlerinin birleşmesini sağlayan; sınıflarını birleştirip bağlayan bir düzen içerisine sokan ve böylece, gözetilen Gayeye, yani yüce mutluluğa ulaşıncaya kadar işlerde yardımlaşmayı ve işbirliğini gerçekleştirilecek olan ortak bir dinin (mille müşterek) şehirlerde bulunmasıyla mümkün olur"
Sayfa 186Kitabı okudu
Fârâbî'ye göre, ölümsüzlüğü elde etmenin yegâne yolu insanî nefsin bedensel varlığa ihtiyaç duymayacak bir soyutluk statüsü kazanmasıdır
Sayfa 113Kitabı okudu
Fârâbî, tanrının varlığının varolanlardan mutlak anlamda bağımsız olduğunu, büsbütün kendine has bir varlık mertebesinde bulunduğunu belirtir. Bu bakımdan O, tektir, biriciktir.
Reklam
Tanr ve madde
Düşünülür dünyanın maddeden tamamen soyut realiteleri olarak tanrı, ikinciler ve faal akıl birinci kategoride yer alan ilkelerdir ve onların madde ile doğrudan bağlantıları yoktur…
Sayfa 69 - İzKitabı okudu
Gerçek mutluluk, zorunlu olarak, felsefi bir hayatı gerektirir ve uygun bir zihnî eğitim olmaksızın elde edilemez.
Maddeden ne kadar sıyrılırsak, ilk cevhere ilişkin tasavvurumuz o kadar tam olacaktır. Maddeden büsbütün sıyrılıp her bakımdan bilfiil akıl olduğumuzda, Tanrıya ilişkin tasavvurumuzda, ulaşabileceği en son düzeye yükselecektir.
İnsan aklının eksikliği
İnsan aklının tanrıya yönelik kavrayışının eksikliği, şu halde, tanrıdan değil insandan kaynaklanmaktadır…
Sayfa 49 - İzKitabı okudu
Resim