Reklam
Sadakati, kalbinin temizliğinde saklayabilen ne mesuttur!
Reklam
"Bir zamanlar ilk bulanık bakışlarımı görmüş olan siz, tanımlayamadığım şahıslar, yeniden yaklaşıyorsunuz bana. Bu kez sizi tutmayı denesem mi acaba? Yüreğim o eski çılgınlığına yönelsin mi? Sis ve dumanlar içinden yükselerek etrafımı sarıp başıma yığılıyorsunuz. Peki, o halde hükmedin! Beni çevreleyen büyülü soluğunuz tıpkı gençlik yıllarımda olduğu gibi gönlümü titretiyor. Birlikte getirdiğiniz sevinçli günlerin görüntüleri yanı sıra bazı hoş gölgeler belirgin hale geliyor. Eski ve yarı unutulmuş bir masalmış gibi ilk sevginin ve ilk dostluğun izleri gözlerimde canlanıyor. Acılar yenileniyor, şikâyetler tekrarlanıyor. Hayatın içinden çıkılmaz dolambaçlı akışı. Benden önce ölmüş, güzel saatlerin mutluluk düşlerine tanık olmuş o iyi insanların adları anılıyor. İlk şarkılarımı dinlemiş olan o ruhlar birazdan söyleyeceklerimi duymuyorlar artık. Yok olup gitti o eski dost topluluğu ve ne acı ki, ah! Uzaklaşarak kayboldu o ilk şarkımın yankısı. Alkışları bile beni korkutan, tanımadığım bir topluluğa sesleniyor şarkım. Ne var ki, şarkımın hâlâ yaşıyor olması, yolunu şaşırarak dünyaya yayılması keyif veriyor. Çoktandır unutmuş olduğum bir özleyiş uyanıyor içimde. O sessiz ve ciddi ruhlar alemine gitmenin zamanı geldi. Fısıltılı şarkımın belirsiz seslerle havada yayılmasıyla bedenim titriyor, gözyaşlarımın akışını durduramıyorum. Acımasız yüreğim katı değil, yumuşak! Sahip olduğum şeylerin nasıl uzaklaştığını görüyorum. Kaybolmuş şeylerin ise yanı başımda birer gerçek olduğunu."
Sayfa 13 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları - 1.Basım
Hem uçmak istiyorsun, hem başın dönüyor..
"Köle oluruz sonunda Kendi yarattığımız yaratıklara.."
Reklam
"Aldırmaman gerekenlerin üstünde titrersin, Ve hiç yitirmediklerinin ardından, Durmaksızın ağlaman gerekir.."
Ne giyersem giyeyim, bu mahdut dünya hayatının ıstırabını çekeceğim! Ben sadece oyunla vakit geçirecek kadar genç ve arzusuz yaşayamayacak kadar yaşlı değilim! Dünya bana ne bahşediyor? Hep mahrumiyetlere katlanmak, benim nasibim bu. Ömür boyunca, her saat her kulağa kısık sesle ulaşan nakarat bu. Sabahları hep korkuyla uyanırım. Geçerken tek bir arzumumu bile yerine getiremeyecek olan ve bir sevinç belirtisini bile inatçı bir aksilikle harap eden, kalbimin yaratıcılığını, bin çirkin gaile ile baltalayan gündüzü görünce ağlamak gelir içimden! Gece ortalığa çöktüğü zaman da, yatağıma endişelerle uzanırım. Çünkü yatakta da istirahat mukadder değil. Vahşi rüyalar beni korkutur. Göğsümdeki tanrı, en içimden beni tahrik eder. Bütün kuvvetlerimin üstünde yerleşen akıl, dışarda beni faaliyete geçiremiyor. Böylece hayat benim için bir yük oluyor. Ölümü özlüyorum. Hayattan tiksiniyorum!
Bundan sonra böyle:))
Güzel kadınlar gerçi müphem bir ışıkla parlıyorsunuz ama sizi takdir etmek istemiyorum.
Resim