Muhteşem Fellini. Teoriler, süslü cümleler, anlaşılmaz kelimeler olmadan felsefenin ulaştığı en derin noktaya ulaşıyor: Hayatın sıcaklığına dayanan, çocukluk anıları, ergenlik kaprisleri, yetişkin fantezilerinin bireyselliği ve gerçekliği. Hayatın peşinden koşmanın ve bireyselliğin aslında ne kadar kapsayıcı olduğu.
Fellini’nin röportajları aslında filmleri gibi bir sanat eseri. Çünkü Fellini röportajları bir kendini gösterme, şov yapma aracı olarak görüyor. Gazetecilere (röportajlara) bu kadar çekinerek ve istemeyerek yaklaşması ve onlardan kaçınmaya çalışmasının sebebi bu. Aynı tavrı filmlerini çekmeye başlamadan önce de gösteriyor. Ancak bir zorunluluk hissederse film çektiğini söylüyor. Bu röportajları için de geçerli. Aslında bu zorunluluk bir doğurma ihtiyacı. İçinde biriken sanatı doğurma. Bu yüzden tüm filmlerini çocukları olarak görüyor.
Kitaptaki tek sorun içerdiği birkaç makale. Filmlerini yorumlayan, bir karegoriye sokmaya çalışan, yer yer akademik bir dil kullanan: Fellini’nin istemediği ve karşı olduğu her şey. Oysa sadece töportajlar olsa daha iyi olurmuş: Sadece Fellini, sadece hayat