Bu kitap ne romandır ne şiir
Belki tiyatro, olmadı hikâye
Bakalım neymiş
Arada kalmış eleştirme:
Mehmet Akif ile başlayalım söze, anlayalım ne anlatır bu dize bize:
Garbın (batının) afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var !
Ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
Felâtun 'Bey' beylik ile garp-ı, Râkım 'Efendi' efendilik ile şark-ı temsil eder.
Batı hayranı 'bey' yer, içer ve eğlenir, mirası babadan gelir.
Peki ya sonu var mıdır? Eğlence denenin? Yoktur tabi ya elbet biter dikkat edilmeyen ekonomik değerin.
Bizim 'efendi' Râkım ne yapar peki? Ne yer ne içer ne de gezer. Çünkü gereksiz çoğu yer. Varıda çalışmak yoğu da çalışmak.
Peki dersiniz çalışır çalışır da ne yapar? Bir kızcağız cariye bulur, onu Hanım eder. Besler eğitim verdirir, dikkat eder.
Namusu sever bizim efendi, çalışkandır, dürüsttür, merhameti boldur. Gider ders verir elin İngilizine bilmeden aşık eder öğrencilerini kendine. Ancak o kadar temizdir ki bizim efendi kıyamaz kimseye...
İşte böyle bir eserdir bu eser. Ne romana benzer ne tiyatroya, birazcık roman, birazcık tiyatro.
Batı hayranlığını döver, 'bizim' olanı över.
'Meraklısına' iyi okumalar dilerim