Kitap üç diyalogdan oluşuyor. Yazımda tercih ettiği diyalog yöntemi ise, bu başlıkta bir kitap için tesadüf olmamalı. İlk diyalogda, -adlarını geçirmemekle birlikte- antik dönem doğabilimci filozofların görüşüne paralel şekilde pre-sokratlardan Heraklit ve atomcu Demokritos’un ayak izleri görülüyor. Bu bölümde ele aldığı konularda ontolojik ve özellikle teleolojik argümanlar ana odak noktası. Darwinci evrime yönelik öncül denebilecek notları ise şaşırtıcı.
İkinci diyalogda, bir ateistin dindar biriyle, ahlak felsefesi üzerine tartışması ele alınmış. Üçüncüsü ise, agnostik görüşlü birinin başrahip kimliğiyle boy gösteren biriyle varlık ve yine ahlak felsefesi üzerine, harareti üst seviyede karşılıklı argümanlarını içeriyor. İçlerinde belki de en keyiflisi olan bu son bölümde konular, ele alınış şekilleriyle David Hume’un nedensellik ilkesi ile birlikte Pascal bahsine gönderme ve Spinoza panteizminin izlerini taşıyor. Bir çok eserinde değinmeden geçmediği Voltaire’e güzelleme, burada da yine kendine yer bulmuş.
Felsefe Konuşmaları Diderot’un, arkaikler dahil felsefe tarihinde kendi dönemine kadar bilinen bir çok filozofu sıkı takip ettiği belli olan, bu eseri oluştururken de onlardan edindiği görüşleri kendi ölçüsüyle, akılcı bir sentezle yerli yerine oturttuğu düşüncelerine yer verdiği eseri. Esinlendiği yukarıdaki kişiler hakkında giriş niteliğinde de olsa okuyucunun ön bilgi edinmesi, kitaptan alınacak keyfi arttıran bir unsur olabilir.