Doğduğumuz kenti, o güzel olduğu ve onda güzel insana oturduğu için ya da soylu bir tarihe sahip olduğu için seviyor değiliz; onu yalnız ya hiçbir şey için ondan hiçbir şey beklemeksizin severiz ondan çok daha güzel kentler olduğunu bilmemize rağmen...
"Felsefe" teriminin kökeninde antik Yunan bulunmaktadır. Etimolojik olarak, onda iki bileşeni birbirinden ayırabiliriz: Fileo=seviyorum, peşinden koşuyorum ve sophia=bilgelik, bilgi. Demek ki, felsefe terimi başlangıçta Yunanlılar için "bilgelik sevgisi" ya da "bilginin peşinden koşma" anlamına geliyordu.
Platon tam anlamıyla aşırı bir aprioristti, çünkü o, yalnızca akla dayanan bilginin gerçekten var olanın bilgisine ve dolayısıyla gerçekliğin bilgisine götürdüğünü, buna karşın deneyin bizi, yalnızca görünüşler dünyasıyla tanıştırdığını düşünüyordu.
Berkeley beden ve ruhu, evleri, ağaçları, masaları, sandalyeleri, v.b., başka hiçbir şey olarak değil de, yalnızca algılayan zihnin izlenimlerinden oluşan kompleksler olarak görür.