Felsefeyi Takdimimdir sözleri ve alıntılarını, Felsefeyi Takdimimdir kitap alıntılarını, Felsefeyi Takdimimdir en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Felsefenin konuları çok fazladır: İnsanla ve doğruyla ilgili hiçbir şey ona yabancı değildir. Yine de, bu demek değildir ki hepsi eşit derecede önemlidir. Kant, Mantık adlı meşhur eserinde, felsefenin alanını dört soruyla özetliyordu: Ne bilebilirini?, Ne yapmam gerek?, Ne ümit edebilirim?, İnsan nedir? "İlk üç soru, son soruyla ilişkilidir," diye belirtir. Ama şunu eklemek isterim ki, bu dört sorunun hepsi de, şüphesiz insani ve felsefi olarak temel olan beşinci bir soruya açılım yapar: Nasıl yaşamak? Bu soruya akıllıca yanıt vermeyi denediğimiz andan itibaren felsefe yapıyoruz ve bu soruyu kendine sormak kaçınılmaz olduğuna göre, felsefeden sadece budalalık ya da gericilik nedeniyle uzak kalınabileceği sonucuna varabiliriz.
Şuna ya da buna oy vermeyi istemekte özgür müsün? Eğer solcuysan sağa oy vermeyi istemekte özgür müsün? Sağcıysan, solu tercih etmekte özgür müsün? Hiçbir tarafta değilsen birini seçmekte özgür müsün? Görüşlerini, isteklerini, korkularını, umutlarını özgürce seçebiliyor musun? Ve nasıl özgür olabilirsin, mademki bu sadece diğer fikirler, diğer arzular, diğer korku veya umutlar adına olabiliyor. Tamamen keyfi bir seçeneğin içine düşmek dışında, ki bu da artık bir özgürlük olmaz? Öylesine oy vermek, özgürce oy vermek değildir. Fakat istediğimiz kişi için oy vermek, kendi iradenin ya da onu belirleyen (sosyal, ruhsal, ideolojik...) nedenlerin mahkûmu olarak kalmak değil midir? Görüşlerimiz doğrultusunda seçim yaparız. Fakat bu görüşleri kim seçer?
Ahlak, "Ne yapmalıyım?" sorusuna, etik ise, "Nasıl yaşamalıyım?" sorusuna yanıt arar. Ahlak erdemde ya da kutsallıkta; etik, bilgelikte ya da mutlulukta doruk noktasına varır.
Meydanı ırkçılara, faşistlere, demagoglara mı bırakacaksın? Senin adına karar almayı bürokratlara mı bırakacaksın? Kendilerine benzeyen bir toplumu sana kabul ettirmeleri için teknokratlara veya kariyer meraklılarına izin mi vereceksin? O zaman ne hakla yolunda gitmeyen şeyden şikâyet edeceksin? Eğer onu engellemek için, hiçbir şey yapmazsan, kötünün veya vasatın suç ortağı olmayacak mısın? Eylemsizlik bir özür değildir. Yetersizlik bir özür değildir. Siyaset yapmamak, gücünün bir parçasını reddetmektir, ki bu da tehlikeli bir şeydir, ama aynı zamanda sorumluluklarının bir kısmını da reddetmektir, ki bu da kınanabilecek hır şeydir. Siyaset dışı kalmak hem yanlış hem de hatadır. Menfaatlerine ve görevlerine yüz çevirmektir.
Eğer sana , "Tanrının var olmadığını biliyorum ," diyen biri varsa o bir ateist değil, bir budaladır. Ya da şöyle diyelim : inançsızlığını bilgi sanan bir budala . Yine aynı şekilde , biri sana " Tanrının var olduğunu biliyorum ," derse o da inançlı bir budaladır. Şu nokta üzerinde ısrarla durmak gerekir . Hakikatin ne olduğunu bilmiyoruz . İnanç ve inançsızlık kanıtsızdır ve onları tanımlayan da budur. Bildiğimiz zaman artık inanmaya ya da inanmamaya yer yoktur.Mantıkçıların dediği gibi , bilinmezcilik anlamada kaybettiğini anlam genişlemesinde kazanır. Eğer herkes ona bağlıysa, onunla övünmenin ne anlamı kalır.