You can find Oldest Fener Bekçisinin Rüyaları quotes, oldest Fener Bekçisinin Rüyaları book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Bir gün daha yaşamak.
Bir gün daha yaşamak, dedi idam mahkûmu, son arzusunu soran cellâda. Şaşırdı cellât, alay ve merhamet yarıştı yüzünde. Böyle bir son arzuya tanık olmamıştı hiç.
...
Bir bardak su, kalem ve kâğıt, bir din adamı demedi adam. Yanaşmayınca çıkartmaya ipi boynundan, bir gün daha yaşamak, diye
tekrarladı kelimeleri. Yarışı alay kazandı. Korkunç bir kahkaha attı cellat. Şafak sökmek üzereydi. Ranzalar titredi koğuşlarda. Korkuyla kanatlandı kuşlar. Hapishane müdürü başını salladı. Son arzu gelenekti. Ha bugün ha yarın! Cellât isteksizce indirdi sandalyeden mahkûmu.
Mahkûm öyle bir nefes aldı ki yıldızları çekti içine. Şafak söktü o an. Güneş hayat mührünü gökyüzüne vurdu. Siftah yapamadan tezgâhını topladı cellat. Uzaklaştı fısıltı yılanını salarak:
Bir ömür yetmedi mi!..
Bir gün daha yaşamak, dedi mahkûm, son arzusunu soran cellâda. Şaşırdı cellât, alay ve merhamet kapıştı yüzünde. Böyle bir son arzuya tanık olmamıştı hiç. Bir bardak su, kalem ve kâğıt, bir din adamı... Yanaşmayınca çıkartmaya ipi boynundan, bir gün daha yaşamak, diye tekrarladı mahkûm kelimeleri. Yarışı alay kazandı. Korkunç bir kahkaha attı cellat. Şafak sökmek üzereydi. Ranzalar titredi koğuşlarda. Korkuyla kanatlandı kuşlar. Hapishane müdürü başını salladı. Son arzu gelenekti. Ha bugün ha yarın! Cellât isteksizce indirdi sandalyeden mahkûmu. Mahkûm öyle bir nefes aldı ki yıldızları çekti içine. Şafak söktü o an. Güneş hayat mührünü gökyüzüne vurdu. Siftah yapamadan tezgâhını topladı cellat. Uzaklaştı fısıltı yılanını salarak: Bir ömür yetmedi mi!
Çırpınan parmakların üzerinde sürükleniyor tabutum. Ağırlığımdan pay alan hafifliyor. Fakat onların ağırlıklarından da ben alıyorum payımı galiba. Konuşma ihtiyacı duyuyorum birden. Nereye gittiğimi bilmesem, "Beni nereye götürüyorsunuz?" diye soracağım. Dalgaları git gide o kadar büyüyor, sal o kadar hızlanıyor ki nereye gittiğimi bilmeme rağmen o yakıcı soruyu sormak istiyorum: "Beni nereye götürüyorsunuz?" Hayır, dudaklarımı açamıyorum. İki dudağımın arasına harç dökülmüş. Ayrılmıyor birbirinden. Açılamayan ağızda dil ne yapsın. Soru sorma hakkım alınmış. Cevap zamanı yaklaşıyor. Demek ki başkası soracak.