Filistin Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine

Zahide Tuba Kor

Filistin Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine Sözleri ve Alıntıları

Filistin Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine sözleri ve alıntılarını, Filistin Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine kitap alıntılarını, Filistin Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İȘGALİN GERÇEĞİ
Siyonist rejimin işgali kaç neslin hayatına, ümitlerine, hayallerine mal oldu ve kim bilir daha kaç neslin hayatına, ümitlerine, hayallerine mal olacak? Anavatanlarında yaşayan “şanslı” Filistinliler, sürekli işgal devletinin ve gözü dönmüş yerleşimcilerin saldırılarına, gasplarına, ev yıkımlarına, gözaltılarına, işkencelerine, toplu cezalandırmalarına, suikastlarına, ambargolarına, barikatlarına, kontrol noktalarına, “utanç duvarları”na, kara propagandalarına, aşağılamanın ve “efendilik taslama”nın binbir türlüsüne muhatap olurken; mülteci ve yerinden edilmiş Filistinlilerin payına vatan hasreti, parçalanmış ve dağılmış aileler, sürgün, yersiz yurtsuzluk ve geri dönüş umudu kaldı.
Sayfa 23 - İhh kitapKitabı okudu
Haçlıların Filistin ve özellikle Kudüs’teki varlıkları son derece kanlı olmuştur. Yaklaşık 40 gün süren şiddetli bir kuşatma sonrası 600.000 kişilik Haçlı ordusu, Kudüs’te yaşamakta olan 70.000 Müslüman’ı katlederek bölgeyi hâkimiyeti altına almıştır. Selahaddin-i Eyyubi 1187’de Filistin’i Haçlı hâkimiyetinden kurtararak işgale son vermiştir. Selahaddin-i Eyyubi şehri ele geçirdiğinde daha önce buradan sürülmüş olan Yahudilerin geri dönmesine müsaade elmiş ve şehirde onarım işlerine ağırlık vermiştir.
Reklam
Selahaddin-i Eyyubi’nin vefatının ardından bölgede yine karışıklıklar baş göstermiş ve Kudüs 1229 yılında yapılan bir anlaşma ile Batılıların yönetimine bırakılmıştır.
Öyle.. dünyayı bir gül bahçesine çevirdiniz.
Ölülerimiz dağılmış dört bir bucağa. Bazen ölülerimizin cenazaleriyle nereye gideceğimizi bilemedik; bizi diri olarak kapılarında görmek istemeyen dünya başkentleri ölü olarak da istemediler bizi. Ve şayet gurbet yüzünden ölenler, kurşunla vurularak ölenler, özlemden ölenler ve sadece ecelle ölenler hep şehitse ve şayet şiirler doğruyu söylüyorsa, her şehit bir gülse, dünyayı bir gül bahçesine çevirdiğimizi iddia edebiliriz.
Barghhouti, s.158-159Kitabı okudu
“Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsra 17/1) Burada dikkat edilirse Mescid-i Aksa’dan “çevresini mübarek kıldığımız” şeklinde söz edilmektedir. Mescid-i Aksa’nın çevresi ise başta Kudüs, sonra diğer bütün Filistin topraklarıdır.
" Ölülerimiz dağılmış dört bir bucağa. Bazen ölülerimizin cenazeleriyle nereye gideceğimizi bilemedik; bizi diri olarak kapılarında görmek istemeyen dünya başkentleri ölü olarak da istemediler bizi. Ve şayet gurbet yüzünden ölenler, kurşunla vurularak ölenler, özlemden ölenler ve sadece ecelle ölenler hep şehitse ve şayet şiirler doğruyu söylüyorsa, her şehit bir gülse, dünyayı bir gül bahçesine çevirdiğimizi iddia edebiliriz."
Reklam
Filistin'in Önemi
Filistin diyarının mübarek kılındığına dair ayrıca hadisler de bulunmaktadır. Bunlardan birinde şöyle buyrulmaktadır: “Allah, Aras ile Fırat arasını mübarek (bereketli) kılmış ve özellikle Filistin’i mukaddes kılmıştır.” (Müslim, İman, 282; Münavi, et-Teysir, I/248)
1967 Savaşı’ndan hemen sonra Sudan’ın başkenti Hartum’da toplanan Arap liderleri meşhur “üç hayır”ı ilan etmişlerdir: İsrail’le barışa hayır, İsrail’i tanımaya hayır, İsrail’le görüşmeye hayır. Ancak bir aradayken bu “hayır”ları söyleyen Arap ülkelerinden üçü (Mısır, Suriye, Ürdün) perde arkasında İsrail’le görüşmeleri çoktan başlatmıştır. Bu üç ülkenin ortak özelliği, İsrail’den geri almaları gereken topraklarının olmasıdır. Nitekim işgalle birlikte Mısır, Sina’nın petrolünden ve Süveyş Kanalı’nın gelirlerinden; Suriye, Golan’ın sularından ve verimli arazilerinden; Ürdün ise Harem-i Şerif gibi kutsal ve tarihî mekânlardan mahrum kalmıştır.
Bugün Filistin ekonomisinin en önemli sorunları; keyfî abluka, uluslararası hukuka aykırı olarak kitlesel cezalandırma amacıyla mal giriş-çıkışının engellenmesi, ekonomik hedeflerin bombalanması, yakıt girişinin kesilmesi gibi uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Sadece Gazze özelinde geçerli gibi görünen bu ekonomik yaptırım, Batı Şeria ekonomisini de olumsuz etkilemekte; bölge, abluka altındaki Gazze’nin de yükünü paylaşmak zorunda kalmaktadır.
İsrail’de Yahudilerle Filistinlileri fiziki bir engelle ayırma fikrini ilk defa ortaya atan 1992’de Başbakan İzak Rabin olmuştur. 1994-96 arasında barış süreci devam ederken Gazze-İsrail sınırına çekilen tel örgüler, 2004-2005 yıllarında Gazze-Mısır sınırına örülen duvarların205 ve 2002’den itibaren Batı Şeria’yı çevrelemeye başlayan utanç
Sayfa 129 - İhh kitapKitabı okudu
Reklam
İlk kıblemiz:
Müslümanlara kıble olarak Kudüs'e yönelmeleri emrinin gelmesinin ardından, hicretten sonra 17 ay boyunca Müslümanlar Kudüs'e yönelerek namaz kılmıştır.
“Yeruşalayim” olarak bilinen şehrin ismi Müslümanların yönetiminde “Kudüs” olarak değiştirilmiştir.
1948 öncesi Filistin topraklarında ekonomik dengeler büyük oranda Filistinliler lehine bir görünüm arz etmekteydi. Bu tarihte bölgede tarım-sal üretimde kullanılan özel mülkiyet oranlarına göre Filistinli Arapların sahip olduğu tarım alanı 24.670.000 dönümü bulurken, Yahudilerinki sadece 1.514.000 dönümdü. Filistinli Arapların ekonomik refahı ile Yahudilerin refahı arasındaki fark karşılaştırılamayacak kadar büyüktü.18 Endüstriyel açıdan bakıldığında da, İngiliz işgalinin ilk yıllarında yapılan bir istatistik, 1927 yılında Filistin’de 1.236 üretim tesisi bulunduğunu, bunların %75’inin Filistinlilere (925 adet), %24’ünün Yahudilere (300 adet) ait olduğunu göstermekteydi.19 Yahudi göçleri ve buna bağlı olarak uluslararası Siyonist örgütlerin ekonomik yardımları ile bu denge zaman içinde tersine döndüğü hâlde, uzun yıllar Filistin’deki ekonomik varlıklar Filistinlilere ait olarak kalmıştır. Ancak İsrail’in kurulmasından sonra Filistin topraklarının %80’indeki tesisler Yahudilerin eline geçmiştir.
Filistinliler dünyada en fazla esir alınan toplumdur.
“Palestine Monitor factsheet: Prisoners” 17.12.2008, http://palestinemonitor.org/spip/spip.php?article9.Kitabı okudu
Savaşlar yüzünden ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler, sadece mülteci durumuna düşmekle kalmamış; aynı zamanda vatandaşlıklarını da kaybetmişlerdir.(Ürdün’dekiler hariç).Bugün dünyanın en büyük vatansız topluluğunu Filistinliler oluşturmakta ve vatandaşlığın getirdiği haklardan yararlanamamaktadırlar.
211 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.