Bir Ada Hikayesi 1

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana

Yaşar Kemal

En Eski Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana Sözleri ve Alıntıları

En Eski Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana sözleri ve alıntılarını, en eski Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Güneş daha karşı dağların ardında, deniz sütbeyaz, dünya uyanıyor, yeniden yaratılıyor, kayalıktan aşağıya iniyor, kayalardan fışkırmış çiçeklerin yoğun, keskin kokusu arasında. Aşağıya çakıl taşlarının, kumların arasına inince deniz menevişleniyor. Kuş sesleri, deniz, çiçek, arı kokusu... Poyraz Musa sarı katıramaklarının arasına uzanmış uyuyor. Güneş vurmuş çiçeklere, ada sarıya kesmiş. Gökteki yıldızlar çalkanıyor. Yıldızdan gök gözükmüyor. Silme yıldız. Çalkanıyor, savruluyor. Tepeden tırnağa çiçeğe kesmiş ağacın yüz binlerce, milyonlarca çiçeğinin kokusu böceklerin, kuşların, ışığın, balıkların, karıncaların başını döndürüyor. Adada her şey, taş kaya bir esriklik içinde. Karıncalar bile kokulardan mest, serilmişler güneşin altına, kendilerinden geçmişler yerlerinden kımıldayamıyorlar, uyuşmuş kalmışlar.
Sayfa 196Kitabı okudu
Poyraz Musa da tepeden tırnağa apaktı.Karşı dağların ardı aydınlanınca deniz menevişledi. Denizin üstünde çok mor, çok turuncu, çok yeşil, çok sarı, çok kırmızı ışıklar kaynaşmaya başladı. Poyraz Musa, başını kaldırıp karşıya bakınca az ilerdeki adayı gördü, hızını kesti, kayığı durdurdu, ayağa kalktı, kollarını açtı, derin bir soluk aldı, kayık sağa sola hafiften sallanıyordu. Bir tansıkla karşı karşıyaydı. Ada pespembe bir ışığa batmıştı. Pembe ışık denize yansımış inceden dalgalanıyordu. Poyraz Musa, günün ucu gözükünceye kadar olduğu yerde, kayıkla birlikte sallanarak orada öyle, kendinden geçmiş durdu kaldı. Önce denizin aklığı kaydı gitti, bir anda gözden silindi. Ardından denize yansımış şeftali çiçeklerinin pembesi birden uçtu gitti adanın üstüne kondu. Yıldızlar parladı söndü. Bir balık, nerdeyse bir çocuk boyu, denizden fırladı, havada çakarak, çelik mavisi, çelik yeşili, çelik moru, çelik kırmızısı ışıklarını fışkırtarak, geri düştü. Balıklar, büyüklü küçüklü arka arkaya denizden fırlıyor, ışıklarını havada bırakarak denize geri düşüyorlardı. Denizin üstü bir çocuk boyu pul pul oldu.Poyraz Musa gülümseyerek yerine oturdu, küreklere yapıştı, kayığın burnunu gündoğuya doğrulttu, kıyı kıyı gitmeye başladı.
Reklam
Bir insan doğup büyüdüğü, bir parçası olduğu toprağını, denizini, evini, bahçesini, eliyle diktiği zeytin ağaçlarını, şeftalileri, kirazları nasıl bırakır da giderdi? Hiç direnmeden, sesini bile çıkarmadan, kuzu kuzu, yüreğindeki acıyı hiç dışa vurmadan... Acaba onlar acı duymuyorlar mıydı? Belki de, yüreklerinin ta derininde bir sevinç vardı da açığa vurmuyorlardı. Yeni bir diyara gitmek, yeni insanlar, yeni denizler, yeni balıkç- ılar görmek, Yunancadan başka bir dil duymamak, kim bilir, belki de özledikleri bir şeydi bütün bunlar. Ne olursa olsun, bir insanı toprağından koparıp almak, onun yüreğini koparıp almak gibi bir acı değil midir?
Bir tek insan ne kadar acı çekerse bütün insanlar o kadar acı çekiyor demektir. Bir insanla birlikte bütün insanlık öldürülmüyor mu? Savaşa karşı savaşmak öldürmeye karşı öldürmeden savaşmak bu toprakların yarattığı en güzel düşünce olmuştur. Yüzlerce binlerce yıl bu topraklardaki insanlar savaşmamışlardır. Sonra da başka kavimler gelmişler Mezopotamya'ya bütün iyilikleri, güzellikleri bütün güzel düşünceleri yakmış yıkmışlar savaş çirkinlik tohumlarını bu topraklara atmışlardır.
insanlık çok eskidir oğlum.Milyonlarca, milyarlarca insan milyarlarca düşünce yaratmışlar.Milyarlarca destan türkü , şiir yaratmışlardır.Şu insanların birinci derdi de kendinin ve insanların gizine ulaşma çabası olmuştur.Bugün insan evrende insanı bildiği kadar başka hiçbir şeyi bilmez. İnsan insan olduğundan bu yana öldürmekten, savaştan iğrenmiştir ya gene de öldürmüştür
"İnsan isterse her sabah gün atımıyla birlikte yeniden doğabilir, kirlerinden, acılarından, yaralarından arınabilirmiş."
Sayfa 288 - YKYKitabı okudu
Reklam
"Vasili, denizin, tanyerleri ışırken süt beyaz olmasını, arkasından da, güneş ilk ışığını gösterdiğinde de bin bir renkte menevişlemesini, seher yelleri eserken incecik, insanı eksrikleştiren bir kokuyla kokmasını, baharın ucu göründüğünde ikiz tepelerin yamaçlarına gün vurduğunda da ilk açan sarı çiçeklerin dünyaya sarı, mis gibi kokularını yaymasını, pembe kiraz şeftali, yabangülü çiçeklerinin buğulu buğulu açmasını, denize yansımasını, denizin pespembe dalgalanmasını ister."
Sayfa 85 - Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları ISBN: 9789750807060 Sayfa: 318 sayfa
"Perikles Karagüloğlu, denize yansımış gölgesini de gördü pul pul menevişlenen denizin üstünde."
Sayfa 64 - (Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları ISBN: 9789750807060 Sayfa: 318 sayfa)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.