Foucault

Gary Gutting
Modern öncesinin cezaları suçlunun bedenine vahşice saldırır, fakat acı verme yoluyla adaletin yerini bulmasından tatmin olur; modern cezalandırma ise içsel bir dönüşüm, kişinin yüreğinin yepyeni bir yaşam biçimine uyumunu talep eder. Fakat ruhun bu modern anlamda denetiminin kendisi, bedenin daha incelikli ve daha geniş boyutta denetiminin bir yoludur, çünkü psikolojik tutumları ve eğilimleri değiştirmenin amacı bedensel davranışı denetlemektir. Foucault'nun ifadesiyle, modern çağ açısından, "ruh, bedenin hapishanesidir" (DP, 30).
Sayfa 119Kitabı okudu
Kuşkucu bir okuyucu Foucault'nun yazma yoluyla kim­ likten kaçma çabasını olanaksız bir proje olarak görebilir, çünkü, aslında, o yazmayı meslek edinmek yoluyla oldukça net ve ayrı bir kimlik sahibi olmuştur. Aslında, o zaman da günümüzde de Michel Foucault'yu Foucault yapan şey ünlü ve önemli bir yazar olması değil mi? Bu onun kimliği değil mi?
Sayfa 27 - Dost kitabevi şubat 2010Kitabı okudu
Reklam
Koşullar ne olursa olsun ve konum ne olursa olsun, bir insan daima hain olup olmamayı seçme özgürlüğüne sahiptir.
Foucault Ortaçağ ve Rönesans'ta deliliğin üstünkörü olsa da gerekli bir incelemesiyle başlar. O zamanlar deliliğin insansı bir olgu olarak algılandığını savunur. Delilik aklın karşıtıydı; fakat insanın alternatif bir varoluş biçimiydi, insanın varoluşunun reddedilmesi değildi. Sonuçta, delilik (hor görülmesine ya da tiksintiyle karşılanmasına karşın) aklın karşısında anlamlı bir meydan okumaydı. Gerektiğinde akılla ironi yüklü diyaloglara girebilmekte (Erasmus'un Deliliğe Övgü adlı eserinde olduğu gibi) ya da aklın erişemeyeceği bir insan deneyimi ve öngörüsü alanına erişebilmekteydi (Bosch'un tablolarında ya da Shakespeare'in trajedilerinde olduğu gibi). Her durumda, insanın olasılıklarının anlaşılmasında, geçmişte deliliğin kültürümüzde önemli bir rolü vardı.
Sayfa 107Kitabı okudu
(...) her bir düşünce biçimi kendi içinde kurallar saklar (bu kurallar onlara uyan kişiler tarafından bile formülleştirilemeyebilir) ve bu kurallar da özdeksel açıdan düşüncenin erimini kısıtlar. Eğer bu kuralları ortaya çıkarabilirsek, rastlantısal gibi görünen bir kısıtlamanın aslında bu kurallar tarafından tanımlanan çerçeve dahilinde nasıl da anlamlı hâle geldiğini görebiliriz. Dahası, Foucault'ya göre, bizim düşüncelerimiz de bu türden kurallar tarafından yönetilmektedir; bu nedenle, geçmişin düşünceleri bize nasıl keyfî gelmekteyse, bizim düşüncelerimiz de gelecekte o kadar keyfî görünecektir.
Seçkin bir taşralı ailenin çocuğu, başarılı bir doktorun oğlu olan Paul-Michel Foucault prestijli bir okul olan Ecole Nor male Superieure'de parlak bir öğrenci, hatta bir yıldızdı. Akademik ve politik bağlantıları onun Fransa' da felsefi ve akademik beklentileri olan kişilerin genellikle geçmeleri gere­ken üniversite öğretiminden uzak durabilmesini sağladı.
Sayfa 18 - Dost kitabevi şubat 2010Kitabı okudu
Reklam
Delilik, insanın alternatif bir varoluş biçimidir.
Nietzsche'ninki gibi bir düşünceye tek geçerli övgü onu kullanmak, deforme etmek, inleyip protesto etmesini sağlamaktır. Ve eğer yorumcular o zaman da benim Nietzsche'ye sadakat ya da sadakatsizlik ettiğimi söylerlerse, bunun kesinlikle hiçbir önemi yok.
Denetim prensibini gözetleme gerçeği değil, olasılığı oluşturur. Denetleyen belirli bir hücreye aslında ender olarak bakacaktır. Fakat mahkûmlar sıranın ne zaman kendilerine geleceğinden asla emin olamazlar ve bu nedenle de gözlemlenmekte oldukları varsaymak zorundadırlar. Sonuçta, bizler "mahkûmlara, erkin kendiliğinden işlev görmesini garantiye alacak bir bilinç ve kalıcı görünürlük empoze etmekte" (DP, 201) oluruz.
Sayfa 123Kitabı okudu
Deli olan kişi aklın gözleri önünde kendi kendisini kusursuz yabancı, yani tuhaflığını ortaya koymayan adam olarak sergilemek zorundadır. Aklın hüküm sürdüğü ortama ancak ve ancak bu nitelendirme ve gerçek kimliğini saklamaya teslim olma yoluyla giriş yapabilir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Tarihimizi yönlendiren güçler düşüncelerimiz, toplumsal kurumlarımız ve hatta çevremiz üzerinde bedenlerimiz üzerinde olduğu kadar fazla durmamaktadır. Bu nedenle, örneğin, 18. yüzyılda cezalandırma bedene yönelik şiddetli saldırılardan oluşur: dağlamak, uzuvları kesmek, idam; oysa, 19. yüzyılda cezalandırma görünürde daha yumuşak ama bir o kadar fiziksel hapsetme, bir arada tutma ve zorla çalıştırma biçimlerini alır. Mahkûmlar "yumuşak başlı bedenler" üretmek için tasarlanmış çok ayrıntılı yapılara maruz kalırlar.
Ölüm o eski trajik sığınağını terk etti ve insanın lirik özü haline geldi: insanın görünmez gerçeği, görünür gizemi oldu.
8. Bölüm / Suç ve Ceza
Foucault'nun ifadesiyle, modern çağ açısından “ruh, bedenin hapishanesidir.”
Sayfa 120 - Dost Kültür Kitaplığı: 92; Felsefe: 20 Michel FoucaultKitabı okudu
Modern olmak kendini geçen anların değişkenliği içinde kabullenmek değildir; modern olmak kendini karmaşık ve zor bir karışıklığın nesnesi olarak görmektir. (...) Baudelaire'e göre, modern insan kendisini, kendi gizemlerini ve gizli gerçeklerini keşfetmek üzere yola çıkan insan değildir: kendisini icat etmeye çalışan insandır.
İlahi yollardan doğduğunu göstererek insanın egemenliği duygusunu canlandırmayı istedik; artık o yoldan gitmek yasak, çünkü girişinde bir maymun dikiliyor.
Resim