Benjamin Knotterson, bütün erkeklerin toplamı gibi bir şeydi. Doğrusu, onun isteyip de elde edemeyeceği hiçbir kadın yoktu; istediği her kadın için sarsıcı ve baştan çıkarıcı birer prodüksiyon hazırlıyordu. E, böyle olunca da hiç kimse ona karşı koyamıyordu.
Ancak Benjamin’in, nefes kesen bir sırrı vardı, belki de binlerce sırrı...
Gel gör ki üstün ve tarifsiz zekâsına rağmen kadınları bu kadar hafife almaması gerektiğini akıl edemedi Benjamin. Oysa bir kadın, tehlikeli olmaya kalkarsa “tehlike” dahi titremeye başlardı onun karşısında. Nitekim intikam almak için kabuğundan çıkan dünyanın en kibar kadını Liza, Benjamin’in hiç aklına gelmeyen; acımasız, akıl almaz ve fazla inanılmaz bir son hazırladı ona.
Ah, bir de bu hikâyeyi bilmeyenler, sakın “Aldattım.” ya da “Aldatıldım.” demesinler. Çünkü Benjamin, sadece bir kadını aldatmakla kalmadı, “aldatma” kavramını bile aldattı. Öyle ki Tanrı, onun için yeni bir cehennem yaratacaktı
