İnsan, hayatının tatsızlığından ve etrafında görüp bıktığı şeylerin o yorucu aleladeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahate çıkar. Bu itibarla seyahat "harikulâdelikler avı" demektir.
Frankfurt'ta nişanlanmış olan bir dostumuz şu "aile saadeti" sözü üzerine güldü:
- Bugünkü alman ailesinin saadeti hakkında size bir fikir vermek üzere kendi ailemi anlatayım:
Kaynatam - demokrattır
Kaynanam-Katolik fırkasındandır
En büyük baldızım-komünisttir
Ortanca-nasyonal sosyalisttir
En ufak-nasyonalisttir
Oğlan çocuk-merkez fırkasındandır
Her akşam soframızda bu altı zıt akidenin muharebeleri olurdu. Evvela münakaşalar, bağırmalar, sonra sinir buhranları, ağlamalar ve nihayet bayılmalar... Komünist baldızımın Kolları bağlanıp bir odaya hapsedilinceye kadar bizde rahat yemek yemenin imkanı yoktur
... Almanların bu alim sıfatı takınmak merakı münasebetiyle bir İngiliz nüktesi:
İki kapı olsa birisinin üzerinde 'cennet' diğerinin üzerinde 'cennet hakkında konferans ' diye yazılı olsa bütün almanlar ikinci kapıya hücum eder.
Ahmet Haşim tedavi için gittiği Almanya'dan, yolculuğundan,Almanya'daki zihniyetten, pozitif ve negatif yönlerinden, ağaçlardan, sineklerden, sincaplardan, hastanelerden, yollardan, dağlardan bahsediyor. Almanya'yı "Almanya büyük ve pembe bir elmadır.Fakat içi kurtludur." diyerek yeriyor hem de "Yalnız Alman pencerelerinin sırrını kavrayıp getirecek olan bir kimse, kendini memleketine güzel bir hizmet yapmış addedebilir." diyerek övüyor.
Benim için ufuk açıcı, bilgilendirici biraz da aramızdaki büyük zihniyet farkını gösterdiği için üzücü oldu.
Ayrıca Kırmızı Kedi Yayınları'ndaki fotoğraflar da çok güzel ve dikkate değer.