Gerçekte, 13 Nisan günü, Marat’nın kalbini durduran monarşist teröristin bıçağı, Dağlıların partisine öldürücü darbeyi indirememişti: Halkın liderinin boşalan yerine düzenli adımlarla ilerleyen bir başka kişi Robespierre, geçiyordu.
Sırası geldiği zaman her biriniz kurban gideceği tek bir avantaja sahip olacaksınız; ekmek istediğinizde size cesetler verecek, sonunda köle olacaksınız.
Charlotte, Marat’yı öldürdüğü takdirde devrimin ve “ayaktakımı”nın sonunun geleceğini safça umuyordu. Caen’de konaklayan ve Bayan Bretteville’in evinde sık sık görüştüğü, savaş pozisyonu almış monarşist öğretmenlerin ve subayların gözleriyle, bakıyordu büyük tarihi çatışmaya. Sınıf çatışmalarının güçlü darbeleri onu bu ukala, hayalperest kibirli insanlarla birleştirmişti.
Théroigne de Méricourt, erkeklerle eşitliğin, devrimin sloganlarından biri olarak, lafta değil, her günkü politik yaşamda, bilimde, işte gerçekleşmesi gerektiğini alenen söylüyordu.