"Cok karisığım. Bir yanim
olabildiğince huzursuz ve yorgun Diğer yanım
mucizelere düşlerin gerçek olabileceğine halen inaniyor ve heyecanini koruyor. Bu iki yan arasinda ben, ezilivorum."
Çok karışığım. Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım mucizelere ve düşlerin gerçek olabileceğine halen inanıyor ve heyecanını koruyor. Bu iki yan arasında ben, eziliyorum.
“Son sözlerini hatırladım ve resim yapmaya başladım. Bütün sabah ve öğle yemeğinden sonra hiç ışık kalmayana kadar çalıştım. Senin için resim yapmaya, yaşamaya, mutlu olmaya döndüm. sen benim umut ağacımsın
İnsan diyorum! Öyle durduk yere soğumuyor hayattan
Ve insandan
Susuyor ve sustukça birikiyor ve sonra ya içindekileri haykırıyor ya da uzaklaşıyor herkesten ve her şeyden...
Frida Kahlo “Kendi Gerçeğimin Resmini Yapıyorum””
Resmim acının mesajını taşır içinde. 1907’de México yakınlarında doğan Frida ıstırabın ne olduğunu çok erken yaşta öğrendi: 6 yaşındayken çocuk felci oldu, 18 yaşındayken geçirdiği korkunç bir otobüs kazasında belkemiği kırıldı… Genç ve delidolu Frida büyük duvar ressamı Diego Rivera’yla tanıştığı sırada, Meksika siyasal ve kültürel açıdan tam bir kaynaşma halindeydi. Yerli halk kültürlerine derinden bağlı Kahlo ve Rivera, evlilikteki bütün iniş-çıkışlara rağmen ayakta kalan bir sanat tutkusunun ve komünist mücadelenin içinde sonuna dek sımsıkı bütünleşmiş, efsanevî bir çift oluşturacaktı. Lev Troçki’yle dostluk kuran, gerçeküstücülerin hayranlığını uyandıran, en büyük fotoğrafçılar tarafından fotoğrafları çekilen Frida, esas itibarıyla, aralarında İki Frida ve Kırık Sütun adlı tabloların da bulunduğu otoportreler ve benzersiz natürmortlar yaptı. Acımasızlık ve mizahın, saflık ve küstahlığın birbirine karıştığı yapıtları, ıstırabını koca kahkahaların ardına gizleyen bu özgür, güzel ve cesur kadının kendisine benziyordu. Christina Burrus, sanatçının olağanüstü öyküsünü anlatıyor.