Düşün Kim üzebilir seni, senden başka? Kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen? Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? Kim yıkar, yıpratır, sen izin vermezsen? Kim sever seni, sen kendini sevmezsen? Her şey sende başlar, sende biter.
Nietzsche’nin Strauss hadisesinden sonra “saldırılacaklar” listesini bir yana bırakıp, Wagner’in özel hesaplaşmalarından başka şeylerle de ilgilenme kararı, üstat tarafından pek hoş karşılanmadı. Zaten Nietzsche’nin Bayreuth polemikçisi rolünün üstüne gölge düşmüştü. David Friedrich Strauss, sanki Wagner’in “imha ahi” tutmuş gibi, Nietzsche’nin onu “kültür kemiren kurt” olarak göstermesinden altı ay sonra ölmüştü. “Umarım ki,” diye yazıyordu Wagner müridi mahcup bir ifadeyle, “onun son günlerini zorlaştırmamışımdır ve benden habersiz ölmüştür. - Son derece üzgünüm”. Yıllar sonra Eski ve Yeni İnanç'a saldırmakla bir kitabı “gülerek öldürdüğünü” ve bu arada “farkına varmadan yaşlı bir adamı... ‘katlettiğini’" itiraf etmiştir.
Nietzsche'nin çektiği bu vicdan azabı, Cosima’ya hiçbir zaman anlaşılır gelmemiştir. Minotauros’unun çıkarlarının koruyucusu olarak ona kurban verilmesi gerektiğini biliyordu ve Nietzsche Strauss’un zaten ölümünden kısa süre önce, onun bir yazar olarak “gerçekten yok edildiğini” yazmıştı. Nietzsche’nin sonraları kapıldığı kuruntuları duyduğu zaman, ona soğuk bir ifadeyle “fikir meselelerinde kesinlikle duygusallık kabul etmediğini ve zararlı bir kimsenin hasta veya ölüm döşeğinde olup olmamasının onu hiç ilgilendirmediğini” belirtmişti.
Wagner ile Ritter arasındaki ilişki 1859 yılında kopmuş olmasına rağmen, ismi sık sık Cosima’nın günlüğünde yer almakladır - özellikle de Wagner’in labirentindeki kaderi, kendisinden yaşça daha büyük olan Ritter’inkine çok benzeyen Nietzsche’nin ismiyle birlikte. Görünüşe göre bu durum üstadın da dikkatini çekmiş olmalıydı ki, bu iki ismi sadece Eiser’e yazdığı o rezil mektupta değil, Cosima’yla yaptığı sohbetlerde de biraraya getiriyordu: “Yakışıklı dostlarım vardı,” demişti bir defasında hakir görür bir tavırla, “K. Ritter ve Nietzsche’yi düşünün”.
Bayreuth sakinleriyle arası tamamen bozulduktan sonra, Nietzsche onlarla olan hizmet ilişkisini eski bir hayvan hikâyesiyle tasvir etmiştir. Üstün insan müjdecisi Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde, başlangıçta kendisinin iradesi dışında daha güçlü olanın önünde boyun eğen “yüklenmeye hazır bir ruh” olduğunu söylemiştir: “Bir deve gibi diz çöker ve iyice yüklenmek ister." Fakat Basel ve Tribschen’deki yoğun işler ile aşırı yüklenen sabırlı deve Nietzsche, sonunda kendi “iradesini” aramak için “ıssız çöle” kaçar. Köle deve burada yüklerini atar ve hayvanlar kralı aslana dönüşür. Fakat Nielzsche’ye göre “efendi” olması için, önce yolunu bekleyen “altın parıltılı ejderi" öldürmesi gerekir; kahraman Siegfried’in Wagner’in Fafner’ine yaptığı gibi. “Yapmalısın” adlı ejder ile “İstiyorum” adlı aslan arasındaki savaşın sonucu hakkında en küçük bir şüpheye bile yer vermemektedir Zerdüşt’ün yazarı, bu aslında onun Bayreuth sakinleriyle belirsizliğini korumakla olan ilişkisiyle değil, üstün insanının zafer dolu savaş müjdesiyle ilgilidir.