Furuğ'un Öyküsü sözleri ve alıntılarını, Furuğ'un Öyküsü kitap alıntılarını, Furuğ'un Öyküsü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Furuğ’un çok sevdiği bir dostuydu. Hepimizin. Konuşunca sadece şiir konuşurdu Sohrab, ya da susardı. Aramızda olması bile yeterdi bize. Sohrab’ın bir yerde bulunmasıyla sanki tanımadığımız bir çiçeğin kokuşu yayılırdı ortalığa.
Elinde bir mumla kenti dün dolaşıyordu Şeyh.
"Kederliyim," diyordu, "bu adam kılığındaki yaratıklardan. İnsan arıyorum
ben."
Dedim ki: "Bulunmaz o. Biz çok aradık."
"İşte tam da onu arıyorum," dedi Şeyh, "o ‘bulunmazı...'
Bir gün bir bulutu gösterdi bana:
"Bak! Üç çocuk aslında bunlar. El ele tutuşmuş gidiyorlar..."
"Nereye gidiyorlar, peki?"
"Annelerine gidiyorlar, elbette. Anneleri de deniz. Ona kavuşacaklar..."
Yeniden göz göze geldik ve birbirimize gülümsedik. İşte o anda bir şey oldu. Evet bir şey oldu. Öylesine elle tutulabilir bir şeydi ki bu, dokundum ona. Sanki bilinmedik bir çiçek açtı, her yeri güzel ve okşayıcı kokusuyla sararak. Sanki yüzlerce beyaz güvercin geçti yanımızdan, ipek kanatlarıyla... Sanki ‘yeniden doğuş’ anıydı...
Küçük elleri titriyordu. Bense çocuksu yüzüne, kahverengi gözlerine bakıyordum. Bir an göz
göze geldik. Sevgi dolu gözbebeklerinde o güne kadar tanımadığım bir pırıltı gördüm.