Fususu'l Hikem

Muhyiddin İbn Arabi

By Number of Pages Fususu'l Hikem Quotes

You can find By Number Of Pages Fususu'l Hikem quotes, by number of pages Fususu'l Hikem book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Ve şems-i hakîkat Mevlânâ-yı Muhammedî-sîret (r.a.) Mesnevî-i Şerîf’in cild-i sâdisinde buyururlar. Mesnevî: Tercüme: “Vaktâki bu Seyyidü’l-kevneyni sen Hak’tan ayrı gördün, kitâb-ı kâinâtın hem metnini ve hem de dîbâcesini gāib ettin. İki deme, iki bilme ve iki okuma! Bendeyi kendi efendisinde mahv olmuş bil! Kusûr-ı fehminden nâşî, efendiye “gayr” dediğin vakit, ey şaşı, Gayûr olan şâhdan utan! (Enfâl, 8/17) Attığın vakit, sen atmadın! âyet-i kerîmesindeki “râmî” Ahmed’dir. Onu görmek Hâlık’ı görmek olmuştur." Mesnevî-i Şerîf Şerhi, XII, s. 412 (beyit: 3237). Mesnevî-i Şerîf Şerhi, XII, s. 411 (beyit: 3235). Mesnevî-i Şerîf Şerhi, XII, s. 401 (beyit: 3205). Mesnevî-i Şerîf Şerhi, XII, s. 406 (beyit: 3217).
Sayfa 1491 - cilt 2
Binâenaleyh ateşten münbais olan aydınlığa “ziyâ” denir, nûr denmez.
Sayfa 1512 - Yazma eserler kurumu
Reklam
Ba’dehû Âdem için, o Âdem’in sûreti üzere, diğer bir şahsı ondan müştakk kıldı; ve ona “kadın” tesmiye etti. Zîrâ vücûdda zükûret ünûsetten mukaddemdir; ve ünûset, zükûretten müştaktır. Binâenaleyh kadın, Âdem dediğimiz insanın sûreti üzere zâhir oldu. Şu hâlde Âdem, bir şeyin kendi nefsine iştiyâkı kabîlinden olarak, kadına müştâk oldu. Ve kadın dahi, bir şeyin kendi vatanına ve aslına iştiyâkı kabîlinden olarak, Âdem’e müştâk oldu. Bu takdîrce kadın, insana sevdirildi. Çünkü Allah Teâlâ kendi sûreti üzere yaratmış olduğu insana muhabbet etti. Ve melâike-i nûriyyîne Âdem için secde ettirdi. Maahâzâ Âdem’e secde eden melâikenin kadr ve menziletleri azîm ve neş’et-i tabîiyyeleri dahi Âdem’in neş’etinden âlî idi. Ya’ni Hak Teâlâ kendi sûreti üzere yarattığı insanı sevdiği gibi, insan dahi kendi sûreti üzere kendinden iştikāk eden kadın sevdi demek olur.
Sayfa 1513 - Yazma eserler kurumu
Ya’ni “Muhakkak benim âşık olduğum, nâs indinde sahîh oldu. Şu kadar var ki aşkımın kime olduğunu bilmediler” dedi. Beyit Ebûbekr eş-Şiblî’ye (v. 334/946) âittir. Bk. Serrâc, el-Luma’, s. 349; İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, X, s. 401; Hücvîrî, Keşfü’l-Mahcûb, s. 5
Sayfa 1526 - cilt 2
Dîvân-ı Kebîr-i âlîlerinde münderic olan gazel-i Arabî şudur: Ey Yemen âhûları arasındaki bir âhû, sen bedende benim gözüm ve rûhumsun! Ey yaşı küçük ve bedeni tâze, ey süt içmekten karîbu’l-ahd! Nâs indinde benim âşık olduğum sâbit oldu; şu kadar ki, aşkımın kime olduğunu bilmediler. Onun rûhu benim rûhum ve benim rûhum da onun rûhudur; bir bedende iki rûhun yaşadığını kim gördü? İster benimle sizin aramızı açın, ayırın, ister ulaştırın, kavuşturun; bence, sizden ne gelirse gelsin; iyidir, güzeldir! Ey Yûsufî yüzlü, Türk başlı, Deylemî saçlı, çenesi Rum ülkesi halkının çenesine benzeyen dost. Dîvân-ı Kebîr, I, s. 566 (beyit: 14676 vd. [Füruzânfer neşri: 2127. gazel]). Tercüme için bk. Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi, III, s. 33-34; Can, Dîvân-ı Kebîr - Seçmeler–, III, s. 51; Dîvân-ı Kebîr (trc. Abdülbâki Gölpınarlı), IV, s. 287 (beyit: 2398 vd.).
Sayfa 1527 - cilt 2
kötülüğün mevcudiyeti- bakış açısı
Ancak müteneffisin hâline nazaran mahmûd ve mezmûm olur; ve mahmûd olduğu vakit, tayyib ve mezmûm olduğu vakit dahi habîs denir. Binâenaleyh nefesin medh ve zemmi, mahallin ahvâline taalluk eden bir keyfiyetten ibârettir. Nitekim (S.a.v.) Efendimiz sarmısak hakkında: “Ben onu kerîh görürüm” demeyip “O bir nebâttır ki, ben onun kokusunu kerîh görürüm” buyurdu.Böyle olunca bir şeyin “ayn”ını ve zâtını mekrûh kılmak câiz değildir. Belki onun “ayn”ından zâhir olan şey mekrûh kılınır. Zîrâ râyiha o “ayn”ın vücûduyla kāim olan bir arazdır. Ve (S.a.v.) Efendi- miz “Sarmısağın kokusunu ben kerîh görürüm” buyurarak, istikrâhı nefs-i nefîslerine izâfet buyurduğu için, kerâhetin emr-i nisbî olduğu anlaşıldı.
Sayfa 1541 - Yazma eserler kurumu
Reklam
948 öğeden 991 ile 948 arasındakiler gösteriliyor.