Bir şiddet ikliminde yaşadık biz yıllarca... Bir şiddet ikliminde boy verdi kuşaklar... Seksen öncesiydi: Radyolar ve televizyonlar diyordu ki; "Bugün 30 kişi daha öldü!.."
Yetmiyordu rakamlar...
"Kaç kişi sizden, kaç kişi bizden," diye soruluyordu ısrarla...
Sonraki yıllarda daha uzun sürdü cenaze alayları... Kimse berikinin cenazesine ağlamadı...
Ötekinin cenaze namazında saf durmadı...
Ne çok 'faili meşhur' ve 'faili meçhul' cinayet gördük birlikte...
Ne çok telaffuz ettik 'ölüm' sözcüğünü yaşarken... Ne çok kan gördük kendi atardamarlarımız atarken...
Ne çok gözyaşını seyrettik kendi göz pınarlarımızın kuraklığında...
Fatih Terim'in dediği gibi: "Biz birbirimizi sevmiyorduk" ki!..
Birbirimize düşmanlık ve nefret ortamında, 'bizden' olmayanların ölümüne seyirci kaldık.
Acıları, acımasız olamadı bir türlü... Hep 'kimden' diye sorduk en önce... Hiç 'neden' diye sormadık... "Neden?"
Ya Aziz Nesin!..
O bu dünyadan çekip gideli ne kadar yoksuluz zenginlikler aleminde. Gülmek ne kadar zor aynadaki suretimize... Ne çok değerli yetenekli mizah yazarımız var oysa...
Lakin ömürleri hep '24 saatlik'...
Ve hep bir şehrin surlarında mahpus ironiler... Yirmiden fazla dile, kırktan fazla yılda çevrilen Aziz Nesin'e atılan evrensel kahkahaların 'bedava gurur mirası'na bir tek tereke bile eklenmez oldu gayrı.
Ne kadar yoksuluz zenginlikler aleminde... Yüzde kaçlık aptallıklar yapıyoruz, hükümetler düşürür, hükümetler kurarken? Onu bile bilmiyoruz, bilmek ne kadar zor...
Gülmek ne kadar zor aynadaki suretimize...
İş bir noktaya geldikten sonra "karşı" olmakta haklı olabiliriz.
Ama asıl zafer 'kendimiz gibi olduğumuz ve kendimiz için davrandığımız' zaman kazanılacaktır.
Oysa..
Ülkemizin ve insanlarımızın geleceği üstüne çöken enkazı kaldırabilmek için yaşama sevinçlerine ihtiyacı var hepimizin..
Başka yolu yok..
Silkinip kalkacağız ayağa..
Açacağız kilitlerini sandık odalarının..
Keşke şarkılarını hiç kimse için çalıp söylemeseydin. Keşke dokunduğu yüreği kanatan bir bulut gibi dolaşsaydı hüzünlerin havada. Keşke, hiç kimse için ağlamasaydın. Bu iklimde aşka yer var mı ki?
"Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz..."
Kimse bu dünyayı Cahit Külebi'yle paylaştığının farkında değildi.
Akşam haberlerinde iki satırlık ölüm haberini duyana kadar...
Aynı anda, kaç kuşaktan milyonlarca insan, şiir ve edebiyatın sürgünde yalnızlıklara mahkûm edildiği sanılan bu ülkede, sessiz bir koro halinde o mısraları terennüm etti:
"Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem. Konuş biraz..."
Konuşsak da ne yazar artık...
Cahit Külebi de gitti...
Şimdi gerçekten yalnızız...