En Beğenilen Futbol ve Kültürü Sözleri ve Alıntıları
En Beğenilen Futbol ve Kültürü sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Futbol ve Kültürü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çoğumuz, Latin Amerika'nın kıvrak futbolunu Avrupa'nın sert ve mekanik futboluna tercih ederiz... Bu iki olgu arasında bir bağlantı olmalıdır. Almanların sert, disiplinli ve hiç aksamayan oyunu için "ruhsuz" sıfatının kullanıldığını pek işitmedim: Gayretli bir futboldur. Ama bu gayretin böceksi bir nitelik taşıdığını görmezden gelemeyiz: "Zengin" sıfatının kullanıldığını da hiç işitmedim. Her şey, bunaltıcı bir asgaride tutulmuş gibidir: F.W.Taylor'un, fabrikalarda iş verimliliğini artırmak amacıyla, işçilerin hareketlerini çözümleyerek ve bölerek elde ettiği en küçük birimleri anımsatır. Bütün Avrupa futbolunun böyle olduğunu öne sürmek yanlış olur belki: Klasik İngiliz futbolunun daha geniş, hatta daha cömert üslubunu hâlâ unutamayanlar vardır. Ama orada bile tek amacın ne pahasına olursa olsun galip gelmek, oyundan sağ çıkmak olduğunu düşündüren bir katılık vardı: Oyundan sonra yenilgiyi sportmence kabullenseler bile bu kabullenişin türevi olan yumuşaklığı, kıvraklığı ve neşeyi oyunun içine alamıyorlardı.
Avrupa futbolunu "böceksi" terimiyle tanımlarsak, Latin Amerika ve özellikle Brezilya futboluna "bitkisel" sıfatını yakıştırmamız gerekir. Ama "bitkisel yaşama girdi" sözünün içerdiği bitkisellik değildir buradaki: Tropik bir bitkiselliktir: Daha zengin, hatta "lüks" bir futbol tarzı: Amaca ulaşmak için mutlaka gerekli olmayan ama oyuna zarafet katan düzen ve hareketlerden oluşan bir üslup.
Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de medyatik futbol söylemi, milli kimliğin yeniden kuruluşunda ihmal edilemez bir paya sahiptir. Oyun hakkında basitçe haber veriyormuş, sadece sahada olan biteni aktarıyormuş gibi yapan medya, aslında bunu, yapılaşmış bir ideolojik-söylemsel kompleksin içine yerleştirerek sunar. Bunun en güzel örneklerinden biri, uluslararası maçların milliyetçi bir bağlamda yeniden kurulmasıdır. Lig maçlarına ilişkin haber, yorum ve yayınlarda, spikerin tarafgirliğini ele vermesi, yorumcunun "takımından" söz etmesi, spor basınında büyük takımlara ayrılan sayfalarda doğrudan ya da örtük bir şekilde o takımların taraftarlarına hitap edilmesi gibi söylemsel öğeler bir yana bırakılırsa, takımlar ilke olarak "nesnel" ve "tarafsız" bir dille ve sadece "adlarıyla" anılır. Oysa aynı takımlar uluslararası maçlarda millet olarak "bizim" temsilcimiz olarak sunulurlar. "Bütün Türkiye'nin gözü" onlardadır, "milletçe" kalbimiz onlarla beraber atar. Yaşadığımız "Wembley faciaları"ndan birini televizyonda naklen anlatan spikerin "nihayet özlediğimiz ofsayt bayrağı kalktı" gibi laflar edebilmesi, milli kimliğimizin kuruluşunda ne tür sancılar çektiğimizi, nasıl çaresizliğe düşebildiğimizi ele verir; " bu millet", bir haklı ofsayt bayrağını bile özlemiştir!