Fütuhat-ı Mekkiyye 7

Muhyiddin İbn Arabi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Allah sana yardım etsin, bilmelisin ki: Uyku, kulu duyu alemini görmekten berzah âlemini görmeye götüren bir haldir. Berzah (ve hayal) âlemlerin en kâmilidir ve ondan daha kâmili yoktur. Berzah, âlemin kaynağının aslıdır. Gerçek varlık ona ait iken o bütün işlerde de hükümrandır. Anlamlara beden giydirir, kendi başına var olmayanı kendi başına var olana döndürür, suretsizi suret sahibi yapar, imkânsızı mümküne dönüştürür, işlerde dilediği şekilde tasarruf eder. Berzah (hayal) bu serbesliğe sahip iken -ki o Allah’ın yaratıklarından biridir- Yaratan’ın nasıl olduğunu zannedersin? O, hayali yaratan ve ona bu gücü verendir. Hal böyle iken Allah hakkında nasıl olur da ‘sınırlılık’ hükmü vermeye niyetlenir ve ‘Allah imkânsıza güç yetiremez’ dersin. Hâlbuki Allah’ın yaratıklarından biri olan hayalin imkânsıza güç yetirebildiğini kendinden biliyorsun. Hayalin beden giydirip ayaktaki şahıslar şeklinde sana gösterdiği anlamlardan kuşku duymazsın. Allah ' bir takım arazlardan ve suretlerden ibaret olan Ademoğullarının amellerini de böyle getirir.
Allah Arefe günü duasını seçti. Bu dua, soyutlanma, horluk ve zamanı belli bir günün bilinmesi mertebesinde huşuyla yapılan duadır. Arefe, gece ve gündüzü bir araya getirir. Peygamber şöyle buyurur: 'Duaların en faziletlisi, Arefe günü yapılan duadır. Burada Allah'ı bilenlerin duasına bir işaret vardır. 'Ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli cümle ise 'Allahtan başka ilâh yoktur cümlesidir. Bir şey hakkında marifet elde etmektir arefe!
Reklam
Hak Teala’nın, ‘Beni zikredin, ben de sizi zikredeyim’ Sözünde Hangi Zikir Kastedilir? Cevap: Burada ‘uygun karşılık (cezaen vifaka)’ şeklindeki zikir kastedilir. Allah ‘uygun bir karşılık olarak’25 demiştir. Burada Allah’ın zikredilmesi, kulun zikrinden sonra gelir. Allah şöyle buyurur: ‘O size salât e d e r .’26 Başka bir ifadeyle, kendi zikrini sizinkinden sonra getirir ve siz O’nu zikredene kadar O sizi zikretmez. Siz ise, sizi buna muvaffak kılıp zikrini size ilham etmedikçe, O’nu zikretmezsiniz. Dolayısıyla kendisini O’nunla ya da kendisiyle zikretmeniz üzere, size zikretmeyi hatırlatır. Allah da sizi sizinle ve kendisiyle zikreder. Burada ‘ve’ bağlacını kullandık ‘veya’yı değil! Çünkü her iki zikir de Allah’a aittir. Bazı bilginler için de iki zikir olabilir, bazı insanlarda ise bir tarz zikir olabilir.
Tefekkür ayetlerini akletmeyle ilgili ayetlere ya da duyma veya bil­meyle veya iman etmeyle ilgili ayetlere taşıyıp söz konusu ayetlerde fikri kullanmaya kalkarsan, genel anlamda isabet etmemiş olursun. Öyleyse bu gücü, Allah’ın ‘tefekkür eden bir topluluk için’ ortaya koyduğu ayet­lerde kullanmalısın. Eşyayı yerlerinden çıkartma ve ayetleri
Yüzün genişliği, rahatlığa ve sevince işaret eder. İnsanın görüyor olması, işleri inceleyişindeki doğruluk demektir. Gözün siyahlık ve koyuluğa çalması, bilinmeyen işlere bakması, gizli şeyleri ortaya çıkartması demektir. Gözlerdeki patlaklık, şehadet âleminde bilimleri istinbata yönelmesi demektir ki söz konusu kimseler yorum sahipleridir. Baş kemiğinin dengeli olması, aklın çokluğu demektir. Omuzların genişliği, bir eser olmaksızın, gaybet halinde eziyete tahammül demektir. Boynun istiva halinde olması, kendilerine yönelmeksizin eşyayı öğrenmek demektir. Boyundaki fazla uzunluk, tecessüs etmek gibi, gereksiz işlerle ilgilenmek demektir. Aşırı kısalık, öğrenilmesi gereldi işlerde ihmalkârlıktır. Göğsün üst kısmının dengeli olması, dinleyene yarar sağlayan ölçüye göre, anlatım yeteneği demektir. Baldır ve belde etin azlığı, kendisini iki uçtan birisine yönlendirmesi için insanın bel bağladığı ve önemsediği işlere bakması demektir. (İki uçtan birisine varmadan) Arada kalırsa, genellikle aldanır. Sesin kısalığı, açıklanacak yerde sırrı gizlemektir. Sesin duruluğu, sırra bir şey katmamaktır. Parmakların uzunluğu, nazikçe almak demektir. Avuç genişliği, kendisine bağlanmadan dünyayı atmak demektir.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.