Bir kişi müslümansa ALLAH'ın birliğine iman
etmişse inancının gereği olarak yapması
gereken vazifeleri vardır.
"..Sadece (Ben Müslümanım) demekle kişi kendisini kurtaramaz ve kalbindeki imandan
lezzet almasını bilmeyen kişinin, hayatta mutlu
olabilmesinin imkânı yoktur.."
İçlerinde zencisi de vardı, Arap'ı da, beyazı da. Ama hepsi birbiriyle dost, birbiriyle kardeş olmanın bilinci içindeydiler. Aynı camiye gidiyorlar, aynı çeşmeden, aynı suyla abdest alıyorlar, aynı Kâbe'ye yöneliyorlar ve aynı hocanın arkasında namaz kılıyorlardı. Ve bütün bunlar, elbette aralarındaki kardeşliği pekiştiren en güzel hususlardı. Birbirlerini Allah için seviyorlar, birbirlerine Allah için yardımcı olup koruyorlar, herhangi bir hatalı davranışlarında, birbirlerini Allah için ikaz ediyorlardı. Biliyor ve inanıyorlardı ki, üstünlük renkte, parada, şanda ve şöhrette değil, ancak ve ancak Allah'a olan sevgi, bağlılık ve takvadaydı.