İstanbul haritalarında da şöyle bir görünüp kayboluyorlar. Sanki haritalar, krokiler, şehir rehberleri onları silmek için elbirliği etmişler. Oysa İstanbul bu küçük, eski sokaklarsız nasıl sevilir?
Hem bilir ki Galata demek biraz da kapılar demektir. Bunun için de bir bir sayacaktır Galata kapılarını içinden, hep içinden:
— Birinci kapı Meyit Kapısı'dır; Kasımpaşa Tersanesi'ne çıkar; ikinci kapı Azap Kapısı'dır güneye bakar; üçüncü kapı Kürkçü Kapısı'dır—ki sessiz bir kapıdır— o da güneye bakar; dördüncü Yağkapanı Kapısı'dır; beşinci kapı—ki denize çıkar— Balıkpazarı Kapısı'dır; altıncı kapı Karaköy Kapısı'dır; yedinci Kurşunlu Mahzen Kapısı'dır; sekizinci—ki ezik bir kapıdır— Kireç Kapısı'dır; dokuzuncu Tophane Kapısı'dır; onuncu Küçükkule Kapısı'dır; on birinci— ki yalnız bir kapıdır— Büyükkule Kapısı'dır ve hiçbir şey görmez.
Ya adı Meçhul kapılar mı? Onlar minyatüre vurmuyor. Çok koyu gölgeler düşürdüğünden anlıyoruz Azap Kapısı'ndan başladığını üçgeni kurmaya (hem en çok sevdiği kapı da o değil midir? Öyleyse biz de ordan başlayacağız okumaya resmi. Dışlayıp Eyüp'ü, Kasımpaşa'yı, Pera'yı. Madem konumuz Galata'dır).