Galata'nın en kara kaşlı, en kara gözlü kadınlarına, adamlarına, acayip kuşlara, çamaşırlara (bir uçtan bir uca asılı çorap, don, sütyen, yatak çarşafı, mendil, havlu, peçete) iplere, kör ampullere, boş şişelere, takılıp kalmış bulutlara, konserve kutularına, hamamböceklerine, deterjanlara, dumanlara, eski gazetelere ve kâğıtlara ve tuzlanmış ete ve tuza ve benzin ve deri kokularına ve elenmiş una ve pekmeze ve pestile ve pamuğa ve tellere ve soluk el yazılarına ve kedilere ve küpeçiçeklerine bırakıp düşer. Düşer düşmez de (sanki bu dünyada yaşayacağı kadar yaşamış gibi) hemen ellerini kollarını toplayıp içine, ta içine çekilip, nice vaktini aldığı ve artık kocamış bulunduğu bu dünyaya ta içinden bakarken bulursunuz onu.
Sayfa 107 - adamların eski pabuçlusu, geze geze şehir bitiren, elinde fotoğraf makinesi.