"Kırıldı, duvara asılı lavtamın ince teli; kafesinde kanat çırptı saka kuşum; çevirdi, masamın üzerinde uyuklayan Roman de la Rose'un bir sayfasını, meraklı bir ruh."
"-Hey! Yer açın bakalım, biz de ısınalım.
-Bir de ocağa binmeniz eksikti yani! Şu soytarının maşa gibi bacakları var.
-Saat bir!
-Karayel sıkı!
-Biliyor musunuz, baykuşlarım, böyle pırıl pırıl parlatan nedir ayı?
-Hayır!
-Boynuzlunun boynuzlarını yakıyorlar orada.
-Tam ızgara yapılacak ateş!
-Alevler nasıl da mavi mavi dans ediyorlar korların üzerinde!"
Ah! insan, söyle bana onu, biliyorsan eğer, insan, tutkuların ipleri ucunda havada asılı, şu sıçrayan kırılgan oyuncak; hayatın yıprattığı , ölümün parçaladığı bir kukladan başka bir şey değil mi yoksa?