O kadar acılar dolu bir kitap ki adını tam anlamıyla hakediyor.
Evet dünyamızda fakirlik diye bir şey var, çaresizlik var, parasızlık var. Belki de hepimiz farkındayız bunun, hep görüyoruz, duyuyoruz, belki de biraz bizde öyleyiz, belki de yanından bile geçmiyoruz. Ama Steinbeck beş yüz küsür sayfada betimlemeleriyle size bunu ruhunuzda hissettirmiş.
Sanayileşmeyle artık evleri, arazileri elinden alınan bir çok köylü aileden birinin anlatıldığı bu romanda insanların bir ekmek için neler yaşadığını, sadece günlük parayla doyduklarını, sömürülüşlerini, resmen eski çağlardaki gibi köleleştirilmiş olduklarını görüyorsunuz. Evet görüyorsunuz diyorum çünkü betimlemeler sayesinde sanki bir film izliyorsunuz.
Yine de bunlara rağmen hayata tutunmaya çalışan bir anne, baba ve çocukları. Belki okurken hayatta hep yaptığımız memnuniyetsizliklerden utanacaksınız, belki bazı şeylere şükredeceksiniz.
Yoksulluğun, çaresizliğin, hayata tutunma - yaşama çabasının, acıların, kayboluşların, bir ailenin dağılışının ruhunuza kazınacak bir romanını yazmış Steinbeck.