Yazarın çok tartışılan romanı olan kitap; devrimi, yoksulluğu, yeraltını, parçalanmışlığı, kadınlığı ele alıyor. Politik örgüt içerisinde birey olarak kendisini bulmaya çalışan Gülfidan'ın gitgide kendi içine dönen ve adeta bir sayıklamaya dönüşen hikayesini anlatıyor. Devrimci çevrenin ruhunda açtığı gedikten kurtulmaya çabalayan, çabaladıkça dibe savrulan taze bir ruhun izini sürüyor.
Edebiyatımızda Büyülü gerçekçilik akımının (gerçeküstü olayın normalmiş gibi aktarımı) önemli saç ayaklarından olan yazarın henüz 29'undayken kaleme aldığı roman, ilki #sevgiliarsızölüm kadar çarpmasa da, yapılan ruh analizleri ve ucu gerçeğe değen betimlemeler ile göz dolduruyor. Zaman cininin saçtığı ışıklar ile babası ve siyah peçeli anımsadığı baskıcı annesinden elmasa benzettiği nefretiyle kaçışı, 19'unda sol örgüte militan olarak katılışı, izinsiz hamile kalışı ve başka tür baskılar Sekreter Rüzgar kod adlı Gülfidan'da yeni sorgular yaratacaktır. Örgütte kaldığı 10 yılda neredeyse tüm gençliğini, oradan arkadaşı Mukoşka'ya yazdığı mektuplarda ve değişik anlatıcılarla büyülü bir havada dile getirecektir. Gülfidan fakir çocukluğunun dini ve örfi saplantıları ile örgütteki hiyerarşik baskı ve fikirleri dogmatik, insani değerlere aykırı bulacak, bu durum da karakterinin parçalara ayrılmasına neden olacaktır.
Özü itibariyle güzel ancak fazla katılmadığım sorgular. Edebi açıdan ise, şahaser bir örnek. Sayfa sayısına bakmayın zira pek çoğu tek paragraf yada aforizma tadında kısa diyaloglar: Okuyun...