Saniyeler öylesine uzundu ki... insanın umudu olmayınca, geçen zamanın da bir kıymeti olmuyordu. Saniye, saat, gün, ay, yıl... olağan bir seyirde birbirini izliyordu. Oysa o an.
Hangi dünyada olursa olsun, emirler insanın elini, kolunu, dilini ve gözünü bağlıyordu. Çoğu zaman da vicdanının önüne bir duvar örüyordu. Ancak sadece kalbine hükmedemiyordu insanın. Hiçbir emir, aşka engel olamıyordu.
Güven, aşk gibi, bir bakışa sağlanan serseri bir ok değildi. Güven, serpilmek için zaman, yerleşmek için sabır istiyordu. Aşkın hamlığı, güvenin olgunluğuyla büyüyordu.