Bir ara ıslık çalarak yürümekte olduğunu ve savrukluk edip birkaç kişiye birden çarptığını fark ederek kendi nefsiyle alay da etti.Bu hâlin,bu değişmelerin sebebini ilk önce anlayamamıştı.Sonra anladı ve hiçbir dehşete düşmeyerek ilk önce sevinçle,hatta gururla başını yükseklere kaldırdı.Âşık olmuştu.
Bir delikanlı gibi,görür görmez,bu işin önünü arkasını hiç düşünmeden âşık olmuştu.Ve elli beş yaşında idi.
...Nihayet ölümden evvel ve tamamıyla ihtiyar olmadan,her şey bitmeden,gece olmadan evvel aşkı tadacaktı.Hiç değilse ıstıraplarıyla,henüz çekmeye takati varken tadacaktı.
Başını pencerelere çevirdi ve sanki ilk defa gördüğü bir şeymiş gibi, Boğaz'ın ta Marmara'ya kadar uzayan manzarasını, Arnavutköy'ünü, Vaniköy'ünü, ta Üsküdar'da Şemsipaşa'ya kadar Anadolu sahilini bir müddet seyre koyuldu.
Hemen hemen unutulmuş sanılan şeylerin, hem hiç de mühim olmayan bir sebebin tesiri altında birdenbire canlanıverişleri, hayatın en olağan şeylerinden biridir...
"Herhâlde düğünümün siz gitmeden yapılmış olmasından memnunum. Sizin başınızı çevirip bakmaya bile tenezzül etmemiş olduğunuz kızın pekâlâ bir koca bulabildiğini görmüş olarak gidiyorsunuz!" demişti.